Usted buscó: right is ouzan (Inglés - Turco)

"the property right is undeniable.
"mülkiyet hakkı reddedilemez.

right? is it really in the city?
değil mi? gerçekten de şehrin içinde mi?

the guy on the right is the risky loss.
sağdaki kişi riskli kayıp.

on your right is an eight-year-old.
sağınızdaki sekiz yaşında.

in the background to the right is the zirkelstein.
arka planda sağ tarafta zirkelstein görülür.

"yeah, right" is not the right response!
"evet, doğru," doğru bir cevap değil!

lower right is a solar do-nothing toy.
sağ altta güneşle çalışan hiçbir şey yapmayan oyuncağı.

however, the right is on our side and we will win.
ancak haklı olan taraf biziz ve kazanacağız.

top right is stuart moore, a writer for iron man.
yukarıda, stuart moore, demir adam yazarı.

that right is guaranteed by the constitution," jankovic said.
bu hak anayasa tarafından güvence altına alınmıştır." dedi.

a child's right is to have a family and both parents.
bir aileye ve her iki ebeveynine sahip olmak, çocuğun hakkıdır.

are the students right? is it still two types of countries?
Öğrenciler haklı mı? halen iki tip ülke mi var?

but if the right is on their side, they come to him with all submission.
ama hak kendilerinden tarafa ise, itaatle koşa koşa gelirler.

the big thing, on the right, is the lithium we have in the world.
sağ taraftaki büyük şey dünyada sahip olduğumuz lityum.

on the [right] is the lysogenic way that uses secret agent viruses.
sağda ise lizojen yolu gizli ajan virüsler kullanılan.

you probably think the picture on the left is male, the one on the right is female.
muhtemelen soldaki resmin erkek, sağdakinin ise kadın olduğunu düşünüyorsunuz.

and so that's what they did. this cult of doing things right is starting to spread.
İşte bu yaptıkları tek şey. "doğru yapma" kültü yayılmaya başladı.

i'm saying this because one of my major points is what went right is also what went wrong.
bunları söylüyorum çünkü demek istediğim şu: doğru olan şeyler aynı zamanda yanlış gitmeye başladı.

to those who do right is a goodly (reward)- yea, more (than in measure)!
güzel davrananlara daha fazlası vardır. yüzlerini ne bir yoksunluk ne de bir aşağılanma duygusu kaplar.

but the main concern for the environmentally-interested students -- and they are right -- is about the future.
ama çevreye duyarlı öğrencilerin ana kaygıları gelecek ile ilgili -- ki bunda haklılar da.