De traductores profesionales, empresas, páginas web y repositorios de traducción de libre uso.
gözlerimi kaldırıp bakınca keten giysi giyinmiş, beline ufaz altınından kemer kuşanmış bir adam gördüm.
je levai les yeux, je regardai, et voici, il y avait un homme vêtu de lin, et ayant sur les reins une ceinture d`or d`uphaz.
aralarında yorulan, sendeleyen olmayacak; uyuklamayacak, uyumayacaklar. gevşek kemer, kopuk çarık bağı olmayacak.
nul n`est fatigué, nul ne chancelle de lassitude, personne ne sommeille, ni ne dort; aucun n`a la ceinture de ses reins détachée, ni la courroie de ses souliers rompue.
krizi görmesi kolay: şehir kemer sıkma politikaları ile çökmüş, terk edilmiş, boşaltılmış durumda. fakirlik var... ama enteresan binalar ve yerler de var.
la crise est très visible : la ville est rongée par l’austérité, c’est abandonné, vide, la pauvreté est présente…et de très intéressants bâtiments et places existent également.
yoav, haberi verene, ‹‹onu gördün mü? neden onu orada öldürmedin? sana on parça gümüşle bir kemer verirdim›› dedi.
et joab dit à l`homme qui lui apporta cette nouvelle: tu l`as vu! pourquoi donc ne l`as-tu pas abattu sur place? je t`aurais donné dix sicles d`argent et une ceinture.
givondaki büyük kayanın yanına varınca, amasa onları karşılamaya geldi. yoav savaş giysisini giymişti. giysinin üzerine bir kemer kuşanmış, kemere kınında duran bir kılıç bağlamıştı. yoav ilerlerken kılıç kınından çıktı.
lorsqu`ils furent près de la grande pierre qui est à gabaon, amasa arriva devant eux. joab était ceint d`une épée par-dessus les habits dont il était revêtu; elle était attachée à ses reins dans le fourreau, d`où elle glissa, comme joab s`avançait.