Vous avez cherché: öğretmelisin (Turc - Anglais)

Onu nasıl yapacağımı bana öğretmelisin.
You must teach me how to do it.

Onu nasıl yapacağımı bana öğretmelisin.
You must teach me how to do that.

Çocuklara saf şeker yediklerinde aynı ilaç kullandıkları zaman gibi enerjik olabileceklerini öğretmeliyiz.
We have to teach kids that if they're on a diet of refined sugar, they go up and down, just like if they're on a diet of crack.

O zaman dedik ki, peki, belki sadece bunu sineye çekip maymunlara nasıl para kullanacaklarını öğretmeliyiz.
So we said, well, maybe we should just, actually just suck it up and teach monkeys how to use money.

Çocuklara birlikte çalışmayı tabii ki öğretmeliyiz, ancak kendi başlarına çalışmayı da öğretmeliyiz.
We need to be teaching kids to work together, for sure, but we also need to be teaching them how to work on their own.

Ve bunu okullarda öğretmeliyiz, ya da birçok yolla toplum içinde vermeliyiz -- tamir edebilme yeteneği, etrafımızdaki dünyayı şekil verme ve yeniden oluşturma becerisi.
And we've got to get this into schools, or into communities in many, many ways -- the ability to tinker, to shape and reshape the world around us.

Annemin cevabı: "Ee, Biri öğretmeli!"
My mother said, "Someone has to."

Çocuklara tavuğun zürafa olmadığını gerçekten öğretmeliyiz.
We really have to teach children that chicken is not a giraffe.

Bu nedenle okullarımızda dinlemeyi bir beceri olarak öğretmeliyiz.
That's why we need to teach listening in our schools as a skill.

Ve şimdi anlıyorum ki, çocuklara sağlıklı gezegen, sağlıklı gıda ve sağlıklı çocuklar arasındaki ortak yaşam ilişkisini öğretmeliydik.
And what I came to understand is, we needed to teach children the symbiotic relationship between a healthy planet, healthy food and healthy kids.

Bence hesaplama işini bilgisayarlara vermeli ve elle hesabı yalnızca gerçekten işe yaradığı zamanlarda öğretmeliyiz.
I think we should be assuming computers for doing the calculating and only doing hand calculations where it really makes sense to teach people that.

Biliyorsunuz, evde yapabileceğimiz ve önemli olduğunu düşündüğümüz şeyleri okulda çocuklarımıza öğretmeliyiz.
You know, the things that we maybe do at home and think are so important, we have to teach kids about in school.

Tom'a onu öğretmeliyim.
I have to teach Tom that.

Aynı şekilde yaşlı kadınlar saygın bir yaşam sürmeli. İftiracı, şaraba tutsak olmamalı; iyi olanı öğretmeli.
The aged women likewise, that they be in behaviour as becometh holiness, not false accusers, not given to much wine, teachers of good things;

RABbin Musa aracılığıyla İsrail halkına bildirdiği bütün kuralları onlara öğretmelisiniz.››
And that ye may teach the children of Israel all the statutes which the LORD hath spoken unto them by the hand of Moses.