Vous avez cherché: ben far baska adam var (Turc - Anglais)

orda bir adam var
there is a man there

kapıda bir adam var.
there is a man at the door.

göletin yanında bir adam var.
there is a man by the side of the pond.

evin önünde garip bir adam var.
there is a strange man in front of the house.

bir bankta oturan yaşlı bir adam var.
there is an old man sitting on a bench.

kapıda seninle konuşmak isteyen bir adam var.
there’s a man at the door who wants to talk to you.

Üç adam vardı.
there were three men.

dışarıda van praagh diye bir adam var, james van praagh.
there's one fellow out there, van praagh is his name, james van praagh.

evet, bir kez enfekte oldunuz mu ekranınızda yürüyen bir adam var.
yes, there's a guy walking across your screen once you get infected.

bir de yalnız bir kişiye bağlı selamet içinde olan bir adam var.
are the two equal in likeness?

bud light reklamında oynayan şu adam var, hani mutlu bir koltuk müptelası.
then we have our bud light guy who's the happy couch potato.

‹‹diyelim ki, adil ve doğru olanı yapan doğru bir adam var.
but if a man be just, and do that which is lawful and right,

noel günündeki bomba senaryosunu hatırlayanınız var mı anwar al-awlaki adında bir adam var.
if any of you remembers the christmas day bomb plot: there's a man called anwar al-awlaki.

Şimdi karşısında tartışan, enerji ve iklim değişikliği tartışmasının yıllardır kalbinde olmuş bir adam var.
so arguing against, a man who's been at the nitty, gritty heart of the energy debate and the climate change debate for years.

Önünde, vücudu su toplamış bir adam vardı.
and, behold, there was a certain man before him which had the dropsy.

dick rowe adında the beatles i geri çevirmiş bir adam vardı.
there was a guy called dick rowe who was at decca records and turned down the beatles.

timoty prestero adında harika bir adam var, bu adamın "Önemli tasarım" diye bir firması var.
a wonderful guy named timothy prestero, who has a company called ... an organization called design that matters.

bu sabah sözlüğe baktım ve şöyle diyor danalarını damgalamayan bir adam varmış.
so, this morning i went to see on the dictionary and it said that there was this gentleman that was not branding its cattle.

otelin önünde bir dolu silahlı adam vardı. otomatik tüfekleri ve tabancaları vardı.
numerous armed people were in front of the hotel. they had automatic rifles and shotguns.

bir başka Şabat günü İsa havraya girmiş öğretiyordu. orada sağ eli sakat bir adam vardı.
and it came to pass also on another sabbath, that he entered into the synagogue and taught: and there was a man whose right hand was withered.