Réalisées par des traducteurs professionnels, des entreprises, des pages web ou traductions disponibles gratuitement.
daha genç dulları listeye alma. Çünkü bedensel arzuları mesihe bağlılıklarına baskın çıkınca evlenmek isterler.
le vedove più giovani non accettarle perché, non appena vengono prese da desideri indegni di cristo, vogliono sposarsi di nuov
ancak, özellikle kırsal kesimlerde binlerce erkek, eskiçağlara ait geleneği sürdürüp evlenmek istedikleri kızları kaçırıyorlar.
anche se, migliaia di uomini, principalmente in zone rurali, seguono l'antica tradizione di rapire la ragazza che vogliono sposare.
zinakâr, ancak bir fâhişe veya putperest bir kadınla evlenmek ister. fâhişeyi de ancak bir zinakâr veya putperest nikâhlamak ister.
il fornicatore non sposerà altri che una fornicatrice o una associatrice.
sonunda zeyd eşiyle ilgisini kestiğinde onu seninle evlendirdik, ki evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda müminlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin.
quando poi zayd non ebbe più relazione con lei, te l'abbiamo data in sposa, cosicché non ci fosse più, per i credenti, alcun impedimento verso le spose dei figli adottivi, quando essi non abbiano più alcuna relazione con loro.
bir süre sonra kadınla evlenmek üzere yine timnaya giderken, aslanın leşini görmek için yoldan saptı. bir arı sürüsünün aslanın leşini kovana çevirdiğini gördü.
dopo qualche tempo tornò per prenderla e uscì dalla strada per vedere la carcassa del leone: ecco nel corpo del leone c'era uno sciame d'api e il miele
mevcut eşinizi bırakıp bir başka eşle evlenmek istiyorsanız, birincisine büyük miktarda mal vermişseniz bile ondan hiç bir şeyi geri almayın. sahtekarlık ve iftira ederek ve günah işleyerek mi geri alacaksınız?
se volete cambiare una sposa con un'altra, non riprendetevi nulla, anche se avete dato ad una un qintâr d'oro: il riprendere sarebbe un oltraggio e un peccato evidente.
bir de peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helal kıldık).
le figlie del tuo zio paterno e le figlie delle tue zie paterne, le figlie del tuo zio materno e le figlie delle tue zie materne che sono emigrate con te e ogni donna credente che si offre al profeta, a condizione che il profeta voglia sposarla.
peygamber kendisiyle evlenmek istediğinde, kendisini peygamber'e hibe eden mümin bir kadını da öteki müminlere değil, yalnız sana özgü olmak üzere helal kıldık. onlara eşleri ve elleri altındakiler hakkında neler farz kıldığımızı biz biliriz.
questo è un privilegio che ti è riservato, che non riguarda gli altri credenti. ben sappiamo quello che abbiamo imposto loro a proposito delle loro spose e delle schiave che possiedono, così che non ci sia imbarazzo alcuno per te.
bir eşinizden ayrılıp da yerine başka bir eşle evlenmek isterseniz, ayrıldığınız hanıma yüklerle mehir vermiş olsanız da, içinden ufak bir şey bile almayın.boşanmaya sebep uydurup iftira ederek, göz göre göre günaha girerek bunu almanız hiç münasip olur mu? [3,75]
se volete cambiare una sposa con un'altra, non riprendetevi nulla, anche se avete dato ad una un qintâr d'oro: il riprendere sarebbe un oltraggio e un peccato evidente.