検索ワード: vanaand (アフリカーンス語 - トルコ語)

wat gebeur vanaand?
bu akşam ne oluyor?

waar gebeur dit vanaand?
bu gece nerede oluyor?

jy het ook vanaand goed gedoen
siz de bu akşam iyi iş çıkardınız.

jy hoef nie vanaand bang te wees nie
ama bu akşam için korkmana gerek yok.

so goed van jou om my vanaand te begelei
ve biraz daha ince, dar birşey istiyorum.

jy het geen idee wat jy vanaand te wag staan.
bu gece ne olacağına dair bir fikrin yok.

hy was my professor - hy sal vanaand kom opereer
onun öğrencisiydim. bu akşam geliyor. ameliyatı o yapacak.

ek kan vanaand gaan dans, en uit hierdie kerker kom
Üstelik bana ihtiyacın yok. yanında şu genç adam var.

my man is vanaand boos omdat ek 'n broek aanhet
george, chopin bu tür şeyleri haketmiyor.

my offisier gevang inligting op dat 'n groep inwoners vanaand iets van plan is.
neler oluyor? bürom, bir grup yerlinin güneş battıktan sonra bu akşam bir şey planladığına dair istihbarat almış.

maar as jy hom sien, sê hom dat die "hulp gesoek" bordjie vanaand uitgehangen word.
fakat, eğer onu görürsen de ki bu gece "eleman aranıyor" tabelası asılır.

toe sê moses en aäron aan al die kinders van israel: vanaand, dan sal julle weet dat die here julle uit egipteland uitgelei het.
musayla harun İsraillilere, ‹‹bu akşam sizi mısırdan rabbin çıkardığını bileceksiniz›› dediler,

ek traceerde sy fondse tot op 'n buitelandse rekening, waar ek 'n rekening het vir 'n charter vlug na die maldives, wat vanaand vertrek.
bu gece maldivler'e doğru yola çıkan kiralanmış bir uçuşun ödemesini bulduğum yabancı bir hesaptaki fonlarının izini sürdüm.

en die manne van israel dié dag aangedryf word, het saul die manskappe besweer en gesê: vervloek is die man wat iets eet tot vanaand, sodat ek my op my vyande kan wreek. daarom het al die manskappe aan niks geproe nie.
o gün İsrailliler bitkindi. Çünkü saul, ‹‹ben düşmanlarımdan öç alıncaya kadar, akşama dek kim yemek yerse lanetli olsun!›› diye halka ant içirmişti. bu yüzden de kimse bir şey yememişti.