検索ワード: quedado (スペイン語 - トルコ語)

¿dónde nos habíamos quedado?
nerede kalmıştık?

deberíamos habernos quedado en casa.
biz evde kalmalıydık.

el proceso se ha quedado sin tiempo.
süreç zamanaşımına uğradı.

tom y mary finalmente se habían quedado solos.
tom ve mary en sonunda yalnız kalmışlardı.

el ejecutable de pruebas se ha quedado sin tiempo.
test çalıştırılabilir dosyasında zamanaşımı.

quizás no, pero panasonic no se ha quedado muy lejos.
buna kesin bir evet cevabı vermek olanaklı değil ancak panasonic'in buna uzak olmadığını da belirtmeliyiz.

por el monte sion, que ha quedado desolado, se pasean las zorras
Çakallar geziyor!

las cantidades correspondientes han quedado definidas en la normativa adoptada en la primavera de 2006.
İtalya ve bulgaristan’ın, görünüşe göre tezat oluşturan son eylemleri, sadece avrupa’da bu konuya dair net bir fikir birliği bulunmadığını göstermeye devam etmektedir.

noé llamó a su hijo, que se había quedado aparte: «¡hijito!
nuh ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna bağırdı: "yavrucuğum, gel, bizimle beraber bin!

como de intensamente está influenciando el super ccd exr en el resultado final no nos ha quedado claro.
super ccd exr görüntü sensörünün sonuçta elde edilen görüntüyü ne kadar güçlü bir şekilde etkilediğini biz açıkça göremedik.

y aconteció que al ver ella que el manto había quedado en sus manos y que él había escapado afuera
kadın yusufun giysisini bırakıp kaçtığını görünce,

entonces llegó simón pedro siguiéndole, y entró en el sepulcro. y vio los lienzos que habían quedado
ardından simun petrus geldi ve mezara girdi. orada serili duran bezleri ve İsanın başına sarılmış olan peşkiri gördü. peşkir keten bezlerle birlikte değildi, ayrı bir yerde dürülmüş duruyordu.

la idea es buena - es incluso atrevida e innovadora, pero la competencia no se ha quedado quieta.
Çift objektif düşüncesi iyiden de öte yenilikçi ve meydan okuyan bir konsept.

la impresión que nos ha quedado tras haber probado la olympus e450, es una sensación de facilidad de uso y placer de fotografiar.
olympus e-450 dijital slr kamerayı test ettikten sonra üzerimizde bıraktığı uzun süreli izlenimi keyifli ve kolay fotoğraf çekme duygusu olarak özetleyebiliriz.

una cámara que puedes dejar de lado como fotógrafo avanzado y puedo imaginar que la competencia ha quedado muy impresionada con el impacto que ha causado la d300.
deneyimli bir fotoğrafsever olarak çevrede sürekli yanınızda dolaştırabileceğiniz bir kamera değil bu.

y algunos competidores poseen algunas funciones inteligentes que hubieran quedado muy bien en la eos 450d, pero eso se puede decir igualmente en sentido contrario.
bazı rakip firmaların eos 450d üzerinde şık duracak bir takım akıllıca hünerleri mevcut.

mucho tiempo y dinero se han invertido en la serie digital réflex de olympus, pero parece que en el área de cámaras digitales se ha quedado un poco atrás.
olympus'tan beklenen, pazarda edinmiş olduğu yılların deneyimini ve teknolojik gelişimini bu ürüne yansıtabilmesiydi ancak firmanın dijital kamera bölümü gelişimini tamamlamakta gecikmiş gibi görünmekte.

a los hijos de merari que habían quedado, les dieron de la tribu de zabulón: rimón con sus campos de alrededor y tabor con sus campos de alrededor
merarioğullarına -geri kalan levililere- aşağıdaki kentler verildi: zevulun oymağından rimmono, tavor ve bunların otlakları.

y navegó con ellos entre olas como montañas. noé llamó a su hijo, que se había quedado aparte: «¡hijito!
gemi onları dağlar gibi dalgalar arasından geçirirken, nuh biraz ötede olan oğluna: “evladım, gel sen de bizimle gemiye bin de kâfirlerle beraber kalma!” diye seslendi.

el ejército del rey de babilonia combatía contra jerusalén y contra las ciudades de judá que habían quedado: contra laquis y contra azeca. porque sólo éstas habían quedado de las ciudades fortificadas de judá
o sırada babil kralının ordusu yeruşalime ve yahudanın henüz ele geçirilmemiş kentlerine -lakişe, azekaya- saldırmaktaydı. yahudada surlu kent olarak yalnız bunlar kalmıştı.