検索ワード: balıkçıl (トルコ語 - ポルトガル語)

"balıkçıl" davranmadığın için sağ ol.
obrigado por não seres tão fechado como o ouriço-do-mar.

buralarda hiç beyaz balıkçıl gördün mü?
tem visto garças por aqui?

leylek, balıkçıl türleri, ibibik, yarasa.
a cegonha, a garça segundo a sua espécie, a poupa e o morcego.

timsah saldırdığında balıkçıl çok tuhaf bir şey yapar.
mas quando eles atacam, a garça faz uma coisa estranha.

uzmanlıklarının yanı sıra açıkça spinosaurs yalnızca balıkçıl değildi.
apesar da sua especialização, claramente o espinossauro não era exclusivamente um ictiófago.

ya da vücudu balıkçıl olan ama başı da mirket olan bir şey.
ou algo com o corpo de uma gaivota e com a cabeça de um suricate.

ona "balıkçıl bacaklı" derdik çünkü bacakları çok inceydi.
nessa época, ele a chamava "pata de cegonha", pois tinha as pernas finas.

elbette etrafta pelikan, baykuş veya balıkçıl bir kuş olmadığı sürece...
desde que não haja nenhuma garça, coruja, pelicano ou...

demek ki taft başkan seçilseydi şimdi oturup, balıkçıl bozukluğundan konuşuyor olacaktık.
ou seja, se tivessem feito a vontade ao presidente taft teríamos uma garça...

gül rengi kaşıkçıl balıkçıl, pantanal'daki 650 kuş türünden sadece bir tanesidir.
o colhereiro-orelhas-rosa é só uma das 650 espécies de pássaros encontradas no pantanal.

kaguları bir şeye benzetmek zor - bir balıkçıl, bir sutavuğu, ya da belki bir güvercin.
É difícil saber com que tipo de animal se relaciona o kagu -- uma garça, uma gralha, ou talvez com uma pomba.

uzunboyunlu ispinoz benekli bülbül, baltimore sarı asma kuşu küçük beyaz balıkçıl, çekiç başlı ağaçkakan ve kahverengi ardıç.
longneck finch speckled grouse, baltimore oriole gray egret, hammerhead woodpecker and brown thrush.

"balıkçıl" ya da "islak rüya" falan da olabilirdi, ama biraz sıkıcı olurdu.
podíamos ter ficado com o gone fishin' ou o wet dream, mas esses soavam foleiros.

zengin volkanik toprakla beslenmiş dev palmiye ormanları benzersiz türlere ev sahipliği yapıyordu, balıkçıl kuşların easter adası versiyonları da dahil, papağanlar, sutavukları ve baykuşlar.
os ricos solos vulcânicos nutriam uma floresta de palmeiras que servia de lar a muitas espécies únicas, incluindo as garças, papagaios e corujas.

"rüzgar güneyden estiğinde, atmacayı balıkçıldan iyi ayırırım."
"quando o vento está de sul, distingo um falcão duma garça real!"