検索ワード: yaşlanıp (トルコ語 - 英語)

"peki yaşlanıp sakallarım beyazladığında ne olacak.
i said, "what happens when i grow older and my hair becomes white?

bu sayede koloniler yaşlanıp irileştikçe... ...davranışlarının nasıl değiştiğini görme imkanım oldu.
and because of that, i've been able to study how their behavior changes as the colony gets older and larger.

oğul rudolf sprüngli-ammann yaşlanıp emekli olunca şirket onun iki oğlu arasında bölündü.
with the retirement of rudolf sprüngli-ammann in 1892, the business was divided between his two sons.

yoaş oğlu gidyon iyice yaşlanıp öldü. aviezerlilere ait ofra kentinde, babası yoaşın mezarına gömüldü.
and gideon the son of joash died in a good old age, and was buried in the sepulchre of joash his father, in ophrah of the abi-ezrites.

bugün bize kulak vermelisiniz çünkü biz yarının liderleriyiz, yani yaşlanıp bunadığınızda sizlere bakacak olanlar bizleriz. yok sadece şaka yapıyorum.
you must lend an ear today, because we are the leaders of tomorrow, which means we're going to be taking care of you when you're old and senile. no, just kidding.

ve böylece mantıksal olan düşünce şu şekildeydi; herkes gibi bunlar da yaşlanıp dışarı da kalacaklar, ve yeni nesil bunların yerini devralıp servetin sahibi olacaktı.
and so the logical thing to think was that: "well, the next generation -- so they're going to age out of the gang, like everybody else has, and the next generation is going to take over and get the wealth."