검색어: devote (영어 - 터키어)

i want to devote my life to education.
hayatımı eğitime adamak istiyorum.

devote your whole attention to your duties.
tüm dikkatinizi görevlerinize ayırın.

devote yourself single-mindedly to the religion.
(resulüm!)

devote yourselves to god, not associating any partners with him.
allah için, o'na eş koşmayan, o'nun birliğine inanmış kimseler olun.

he intends to devote his life to curing the sick in india.
o, hayatını hindistan'daki hastaları tedavi etmeye adamak istiyor.

it made me absolutely determined to devote my life to finding solutions.
beni, ömrümü çözüm bulmaya adama konusunda katiyen azmettirdi.

so remember the name of your lord, and devote yourself to him wholeheartedly.
rabbinin adını an ve bütün gönlünle o'na yönel.

and remember the name of thy lord, and devote thyself unto him very devoutly.
rabbinin adını an ve bütün gönlünle o'na yönel.

so remember the name of thy lord and devote thyself with a complete devotion -
rabbinin adını an ve bütün gönlünle o'na yönel.

my teacher told me that i didn't devote enough time to preparing my speech.
Öğretmenim bana konuşmamı hazırlarken yeterli zaman ayırmadığımı söyledi.

and remember the name of your lord and, leaving others, devote yourself solely to him.
rabbinin adını an ve bütün gönlünle o'na yönel.

and remember the name of your lord and devote yourself to him with (exclusive) devotion.
rabbinin adını an; herşeyi bırakıp yalnız o'na yönel,

so devote yourself to the religion of monotheism—the natural instinct god has instilled in mankind.
(resulüm!) sen yüzünü hanif olarak dine, allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir.

at night, after prayers, people devote themselves to one another much more; they socialise and eat together.
geceleri, namazdan sonra, insanlar kendilerini birbirlerine çok daha fazla adar, sosyalleşir ve birlikte yemek yerler.

that’s why we think that it’s time to devote more attention to primary agricultural products," he added.
bu nedenle artık temel tarım ürünlerine daha fazla ilgi göstermenin zamanının geldiğini düşünüyoruz", diyor.

when he begins to do anything, he devotes himself to it.
bir şey yapmaya başladığı zaman, o kendini ona adıyor.