전문 번역가, 번역 회사, 웹 페이지 및 자유롭게 사용할 수 있는 번역 저장소 등을 활용합니다.
das mädchen kauft im supermarkt milch.
kız süpermarkette süt alıyor.
마지막 업데이트: 2014-02-01
사용 빈도: 1
품질:
sie listet alles auf, was sie kauft.
o, aldığı her şeyin kaydını tutar.
마지막 업데이트: 2014-02-01
사용 빈도: 1
품질:
wer die canon eos 350d kauft, erhält jedenfalls ein klasseprodukt.
bu iki kamera arasında çok az fark var.
마지막 업데이트: 2011-07-16
사용 빈도: 1
품질:
wandelt weise gegen die, die draußen sind, und kauft die zeit aus.
sizden olmayanlara karşı bilgece davranın. fırsatı değerlendirin.
마지막 업데이트: 2012-05-04
사용 빈도: 1
품질:
da sprach unser vater: zieht wieder hin und kauft uns ein wenig speise.
babamız, ‹yine gidin, bize biraz yiyecek alın› dedi.
마지막 업데이트: 2012-05-04
사용 빈도: 1
품질:
sie denkt nach einem acker und kauft ihn und pflanzt einen weinberg von den früchten ihrer hände.
el emeğiyle kazandığı parayla bağ diker.
마지막 업데이트: 2012-05-04
사용 빈도: 1
품질:
und wenn sie als gefangene zu euch kommen, so kauft ihr sie los, wo euch doch ihre vertreibung verboten worden ist.
bununla beraber, onlar esir olarak gelirlerse fidyelerini verip onları kurtarıyorsunuz. halbuki aslında onların çıkarılması size haram kılınmıştı.
마지막 업데이트: 2014-07-03
사용 빈도: 1
품질:
kauft man nicht zwei sperlinge um einen pfennig? dennoch fällt deren keiner auf die erde ohne euren vater.
İki serçe bir meteliğe satılmıyor mu? ama babanızın izni olmadan bunlardan bir teki bile yere düşmez.
마지막 업데이트: 2012-05-04
사용 빈도: 1
품질:
siehe, ich höre, es sei in Ägypten getreide feil; zieht hinab und kauft uns getreide, daß wir leben und nicht sterben.
‹‹mısırda buğday olduğunu duydum. gidin, satın alın ki, yaşayalım, yoksa öleceğiz.››
마지막 업데이트: 2012-05-04
사용 빈도: 1
품질:
nach der zweiten beschwerde meines mandanten kauft er mit der hoffnung das dieses mal dieses problem behoben wurde erneuert einen gef��, dessen der verschluss kaputt war.
m�vekkilimin ikinci �ikayetinden sonra, bu kez problemin giderilmi� olmas� �midiyle, kendisi yeniden bir kavanoz �r�n sat�n alm��, ancak bu �r�n�n de kapa��n�n bozuk oldu�u anla��lm��t�r.
dennoch seid (gerade) ihr es, die ihr euch selbst (gegenseitig) tötet und eine gruppe von euch aus seinen wohnstätten vertreibt, indem ihr einander in sünde und feindseligem vorgehen gegen sie beisteht. und wenn sie als gefangene zu euch kommen, so kauft ihr sie los, wo euch doch ihre vertreibung verboten worden ist.
ama siz yine birbirinizi öldürüyorsunuz, sizden bir grubu yurtlarından çıkarıyorsunuz; onlara karşı günah ve düşmanlık yapmakta birleşiyorsunuz, onları çıkarmak size yasaklanmış iken (çıkarıyorsunuz, sonra da) esir olarak geldiklerinde fidyelerini veriyor (kurtarıyor)sunuz.