검색어: akamchukua (스와힐리어 - 터키어)

yesu aliwaambia jambo hilo waziwazi. basi, petro akamchukua kando, akaanza kumkemea.
bunları açıkça söylüyordu. bunun üzerine petrus onu bir kenara çekip azarlamaya başladı.

hivyo, yosefu alipoamka usingizini alifanya kama malaika huyo alivyomwambia, akamchukua mke wake nyumbani.
yusuf uyanınca rabbin meleğinin buyruğuna uydu ve meryemi eş olarak yanına aldı.

basi, yosefu aliamka, akamchukua mtoto pamoja na mama yake, akarejea katika nchi ya israeli.
bunun üzerine yusuf kalktı, çocukla annesini alıp İsraile döndü.

kisha ibilisi akamchukua mpaka juu ya mlima mrefu, akamwonyesha falme zote za ulimwengu na fahari zake,
İblis bu kez İsayı çok yüksek bir dağa çıkardı. ona bütün görkemiyle dünya ülkelerini göstererek,

basi kukatokea ubishi mkali kati yao, na wakaachana. barnaba akamchukua marko, wakapanda meli kwenda kupro.
aralarında öylesine keskin bir anlaşmazlık çıktı ki, birbirlerinden ayrıldılar. barnaba markosu alıp kıbrısa doğru yelken açtı.

ibilisi akamchukua mpaka yerusalemu, kwenye mnara wa hekalu, akamwambia, "kama wewe ni mwana wa mungu,
İblis onu yeruşalime götürüp tapınağın tepesine çıkardı. ‹‹tanrının oğluysan, kendini buradan aşağı at›› dedi.

hapo petro akamchukua kando, akaanza kumkemea: "isiwe hivyo bwana! jambo hili halitakupata!"
bunun üzerine petrus onu bir kenara çekip azarlamaya başladı. ‹‹tanrı korusun, ya rab! senin başına asla böyle bir şey gelmeyecek!›› dedi.

hapo, barnaba alikuja akamchukua saulo, akampeleka kwa mitume na kuwaeleza jinsi saulo alivyomwona bwana njiani na jinsi bwana alivyoongea naye. aliwaambia pia jinsi saulo alivyokuwa amehubiri bila uoga kule damasko.
o zaman barnaba onu alıp elçilere götürdü. onlara, saulun Şam yolunda rabbi nasıl gördüğünü, rabbin de onunla konuştuğunu, Şamda ise onun İsa adını nasıl korkusuzca duyurduğunu anlattı.

askari akamchukua huyo kijana, akamwongoza mpaka kwa mkuu wa jeshi, akasema, "yule mfungwa paulo ameniita akaniomba nimlete kijana huyu kwako kwa maana ana jambo la kukwambia."
yüzbaşı, genci alıp komutana götürdü. ‹‹tutuklu pavlus beni çağırıp bu genci sana getirmemi rica etti. sana bir söyleyeceği varmış›› dedi.