검색어: umati (스와힐리어 - 터키어)

umati wa watu ukamwuliza, "tufanye nini basi?"
halk ona, ‹‹Öyleyse biz ne yapalım?›› diye sordu.

aliposikia umati wa watu ukipita aliuliza, "kuna nini?"
adam oradan geçen kalabalığı duyunca, ‹‹ne oluyor?›› diye sordu.

basi, kukatokea mafarakano juu yake katika ule umati wa watu.
böylece İsadan dolayı halk arasında ayrılık doğdu.

yesu alipokuwa anaondoka mjini yeriko, umati wa watu ulimfuata.
erihadan ayrılırlarken büyük bir kalabalık İsanın ardından gitti.

mara tu ule umati wa watu ulipomwona, wote walishangaa sana, wakamkimbilia wamsalimu.
kalabalık İsayı görünce büyük bir şaşkınlığa kapıldı ve koşup onu selamladı.

paulo mwenyewe alitaka kuukabili huo umati wa watu, lakini wale waumini walimzuia.
pavlus halkın arasına girmek istediyse de, öğrenciler onu bırakmadı.

alipouacha umati wa watu na kuingia nyumbani, wanafunzi wake walimwuliza maana ya huo mfano.
İsa kalabalığı bırakıp eve girince, öğrencileri ona bu benzetmenin anlamını sordular.

hapo mama na ndugu zake yesu wakamjia, lakini hawakuweza kumkaribia kwa sababu ya umati wa watu.
İsanın annesiyle kardeşleri ona geldiler, ama kalabalıktan ötürü kendisine yaklaşamadılar.

kwa hiyo umati huo wa watu ulimlaki, maana wote walisikia kwamba yesu alikuwa amefanya ishara hiyo.
İsanın bu doğaüstü belirtiyi gerçekleştirdiğini duyan halk onu karşılamaya çıktı.

basi, aliposhuka pwani, aliona umati mkubwa wa watu, akawaonea huruma, akawaponya wagonjwa wao.
İsa tekneden inince büyük bir kalabalıkla karşılaştı. onlara acıdı ve hasta olanlarını iyileştirdi.

wallahi! sisi tulituma mitume kwa umati zilizo kuwa kabla yako, lakini shetani aliwapambia vitendo vyao.
allah şahittir ki, biz senden önce bir çok ümmete kendilerini irşad etmeleri için resuller gönderdik, fakat şeytan onların batıl işlerini kendilerine güzel gösterdi.

alitaka kuona yesu alikuwa nani, lakini kwa sababu ya umati wa watu, na kwa vile alikuwa mfupi, hakufaulu.
İsanın kim olduğunu görmek istiyor, ama boyu kısa olduğu için kalabalıktan ötürü göremiyordu.

baadhi ya watu katika ule umati walisikia maneno hayo, wakasema, "kweli mtu huyu ndiye yule nabii!"
halktan bazıları bu sözleri işitince, ‹‹gerçekten beklediğimiz peygamber budur›› dediler.

hapo mtu mmoja katika ule umati wa watu akamjibu, "mwalimu, nimemleta mwanangu kwako, ana pepo aliyemfanya kuwa bubu.
halktan biri ona, ‹‹Öğretmenim›› diye karşılık verdi, ‹‹dilsiz bir ruha tutulan oğlumu sana getirdim.

makuhani wakuu na walimu wa sheria waliposikia hayo, walianza kutafuta njia ya kumwangamiza. lakini walimwogopa kwa sababu umati wa watu ulishangazwa na mafundisho yake.
başkâhinler ve din bilginleri bunu duyunca İsayı yok etmek için bir yol aramaya başladılar. ondan korkuyorlardı. Çünkü bütün halk onun öğretisine hayrandı.

"daudi mwenyewe anamwita kristo bwana. basi, kristo atakuwaje mwanae?" umati wa watu ulikuwa ukimsikiliza kwa furaha.
davutun kendisi ondan rab diye söz ettiğine göre, o nasıl davutun oğlu olur?›› oradaki büyük kalabalık onu zevkle dinliyordu.

na alipo yafikia maji ya madyana alikuta umati wa watu wananywesha (wanyama wao), na akakuta karibu yao wanawake wawili wanawazuia wanyama wao.
medyen suyuna geldiğinde, davarlarını sulayan bir insan topluluğu buldu. onlardan başka, hayvanlarını sudan alıkoyan iki kadın gördü.

kwa vile wayahudi walimfanya aleksanda ajitokeze mbele, baadhi ya watu katika ule umati walidhani kuwa ndiye. basi, aleksanda aliwaashiria watu kwa mkono akitaka kujitetea mbele ya ule umati wa watu.
yahudiler İskenderi öne çıkarınca kalabalıktan bazıları olayı ona bağladı. eliyle bir işaret yapan İskender, halka savunmasını yapmak istedi.

wallahi! sisi tulituma mitume kwa umati zilizo kuwa kabla yako, lakini shetani aliwapambia vitendo vyao. kwa hivyo leo yeye ndiye rafiki yao; nao watapata adhabu chungu.
andolsun allah'a ki senden önce de ümmetlere peygamberler göndermiştik de Şeytan, onların yaptıkları şeyleri bezemiş, hoş göstermişti onlara ve o, bugün de dostudur onların ve onlara elemli bir azap var.

yesu aliposikia hayo, alishangaa; halafu akauelekea ule umati wa watu uliokuwa unamfuata, akasema, "sijaona imani kubwa namna hii hata katika israeli."
bu sözleri duyan İsa yüzbaşıya hayran kaldı. ardından gelen kalabalığa dönerek, ‹‹size şunu söyleyeyim›› dedi, ‹‹İsrailde bile böyle iman görmedim.››