검색어: prevalecer (스페인어 - 터키어)

vosotros no habéis subido a las brechas ni habéis levantado un muro alrededor de la casa de israel, de modo que pueda prevalecer en la batalla en el día de jehovah.
rabbin gününde İsrail halkının savaşta direnmesi için gidip duvardaki gedikleri onarmadınız.

vi que el carnero golpeaba con sus cuernos al oeste, al norte y al sur, y que ninguna bestia podía prevalecer delante de él, ni había quien escapase de su poder. Él hacía conforme a su voluntad y se engrandecía
koçun batıya, kuzeye, güneye doğru boynuz attığını gördüm. hiçbir hayvan ona karşı koyamıyor, kimse onun elinden kurtaramıyordu. koç dilediği gibi davrandı ve gitgide güçlendi.

por esto los hijos de israel no podrán prevalecer ante sus enemigos. más bien, volverán la espalda ante sus enemigos, porque se han convertido en anatema. yo no estaré más con vosotros, si no destruís el anatema de en medio de vosotros
İşte bu yüzden İsrailliler düşmana karşı tutunamıyor, arkalarını dönüp düşmanlarının önünden kaçıyor. Çünkü lanete uğradılar. sizde bulunan adanmış eşyaları yok etmezseniz, artık sizinle birlikte olmayacağım.

"no prevalecerá un solo testigo contra alguna persona, por cualquier maldad o pecado que haya cometido. por el testimonio de dos o tres testigos se decidirá un asunto
‹‹herhangi bir suç ya da günah konusunda birini suçlu çıkarmak için bir tanık yetmez. her sorun iki ya da üç tanığın tanıklığıyla açıklığa kavuşturulacaktır.