검색어: malsuprenirantan (에스페란토어 - 터키어)

kaj mi vidis angxelon malsuprenirantan el la cxielo, havantan la sxlosilon de la abismo kaj grandan katenon en sia mano.
sonra bir meleğin gökten indiğini gördüm. elinde dipsiz derinliklerin anahtarı ve büyük bir zincir vardı.

kaj tuj kiam li eliris el la akvo, li vidis la cxielon fenditan, kaj la spiriton kiel kolombo malsuprenirantan sur lin;
tam sudan çıkarken, göklerin yarıldığını ve ruhun güvercin gibi üzerine indiğini gördü.

post tio mi vidis alian angxelon, malsuprenirantan el la cxielo, havantan grandan auxtoritaton; kaj la tero lumigxis per lia gloro.
bundan sonra büyük yetkiye sahip başka bir meleğin gökten indiğini gördüm. yeryüzü onun görkemiyle aydınlandı.

kaj li vidis la cxielon malfermitan, kaj ian ujon malsuprenirantan, kvazaux grandan tukon, mallevatan per la kvar anguloj sur la teron;
göğün açıldığını ve büyük bir çarşafı andıran bir nesnenin dört köşesinden sarkıtılarak yeryüzüne indirildiğini gördü.

kaj li forportis min en la spirito sur monton, grandan kaj altan, kaj li montris al mi la sanktan urbon jerusalem, malsuprenirantan el la cxielo for de dio,
sonra melek beni ruhun yönetiminde büyük, yüksek bir dağa götürdü. oradan bana gökten, tanrının yanından inen ve onun görkemiyle ışıldayan kutsal kenti, yeruşalimi gösterdi. kentin ışıltısı çok değerli bir taşın, billur gibi parıldayan yeşim taşının ışıltısına benziyordu.

kaj jesuo, baptite, supreniris tuj el la akvo; kaj jen la cxielo malfermigxis, kaj li vidis la spiriton de dio malsuprenirantan kiel kolombo, kaj venantan sur lin;
İsa vaftiz olur olmaz sudan çıktı. o anda gökler açıldı ve İsa, tanrının ruhunun güvercin gibi inip üzerine konduğunu gördü.

dum mi pregxis en la urbo jafo, en ekstazo mi vidis vizion, ujon malsuprenirantan, kvazaux grandan tukon, mallevatan el la cxielo per la kvar anguloj; kaj gxi venis gxis mi;
‹‹ben yafa kentinde dua ediyordum›› dedi. ‹‹kendimden geçerek bir görüm gördüm. büyük bir çarşafı andıran bir nesnenin dört köşesinden sarkıtıldığını, bunun gökten inip benim bulunduğum yere kadar geldiğini gördüm.

kaj mi vidis alian fortan angxelon, malsuprenirantan el la cxielo, vestitan per nubo; kaj la cxielarko estis super lia kapo, kaj lia vizagxo estis kiel la suno, kaj liaj piedoj kiel kolonoj el fajro;
sonra gökten inen güçlü başka bir melek gördüm. buluta sarınmıştı, başının üzerinde gökkuşağı vardı. yüzü güneşe, ayakları ateşten sütunlara benziyordu.