검색어: conditioned (영어 - 터키어)

air conditioned
klima

conditioned reflexes
koşullu refleks

this room is air-conditioned.
bu oda klimalıdır.

pre conditioned air supply system
Önceden hazirlanmiŞ hava besleme sİstemİ

i wish our classroom were air-conditioned.
keşke sınıfımız klimalı olsa.

as a result, the ec reply has been conditioned."
sonuç olarak da, ak'nin yanıtı şarta bağlandı."

conditioned by amendments to the legislation or instructions issued by public bodies.
kamu kuruluşları tarafından düzenlenmiş mevzuat veya talimatlara ait şartlı değişiklikler.

* conditioned emotional reactions (the little albert study, 1920).
* conditioned emotional reactions (the little albert study, 1920).

the main control panel is located in an air-conditioned, soundproof cabin.
ana kontrol paneli, klimalı ve ses geçirmez bir kabinde yer almaktadır.

arguably, though, serbia had no choice but to take the highly conditioned imf aid.
tartışılır olmakla birlikte, sırbistan'ın şartları ağır imf yardımını almaktan başka seçeneği yoktu.

and there is a growing preference for living and working in air-conditioned places.
ve havalandırması olan çalışma ve yaşam yerlerine olan talep sürekli artıyor.

kosovo's main political parties have conditioned support for the talks on the equality of representation.
kosova'nın ana siyasi partileri müzakerelere verecekleri desteği temsilde eşitlik şartına bağladı.

however, brussels conditioned the move on the serbian government completing a probe into the affair and punishing those responsible.
ancak brüksel, bunu sırp hükümetinin soruşturma başlatarak sorumluları cezalandırması şartına bağladı.

membership in the two international organizations is conditioned on establishing an independent judiciary sectors and mounting an efficient fight against crime.
bu iki uluslararası kuruluşa üye olmak, bağımsız bir yargı sistemi oluşturulmasına ve suçla etkin bir biçimde mücadele edilmesine bağlı.

belgrade had conditioned continuation of the talks on finding a solution for the jarinje and brnjak crossings, saying a solution is close.
belgrad, müzakerelerin devamını yarinye ve brnjak sınır kapıları için çözüm bulunması şartına bağlamış ve çözümün yakın olduğunu söylemişti.

he says that each time serbia goes forward in the eu integration process kosovo springs up as a problem and says serbia should not be conditioned and blackmailed by anyone.
genel sekreter, sırbistan ne zaman ab üyelik sürecinde ilerlese kosova'nın sorun olarak ortaya çıktığını ve sırbistan'a kimse tarafından koşul ve şantaj olarak dayatılmaması gerektiğini öne sürdü.

uljarevic explained that brussels' approach to negotiations -- conditioned by progress and concrete results -- is very useful.
uljareviç, brüksel'in müzakerelere -ilerleme ve somut sonuç şartına bağlı olan- yaklaşımını çok yararlı bulduğunu belirtti.

naturally, the certification of the public administration is a dynamic process, conditioned by the need of the institutions to have access to information at a certain point of time.
tabii kamu idaresinin sertifikalandırılması, kurumların bilgilere ne zaman erişmesi gerektiğine bağlı olan dinamik bir süreç.

but you can say that every animal that has become naked has been conditioned by water, in its own lifetime, or the lifetime of its ancestors. i think this is significant.
ama tüysüz olan bütün hayvanların ya kendi varolduğu süre boyunca, ya da atalarından birinin varoluşu sırasında suyla biçimlendirilmiş olduğunu söyleyebiliyoruz. bunun önemli olduğunu düşünüyorum.

however, the confirmation is conditioned on several prior actions, aiming to improve financial discipline in state-owned enterprises and to retain the downward inflation trend.
ne var ki bunun, kamu iktisadi teşekküllerindeki malî disiplinin geliştirilmesi ve düşüş eğilimindeki enflasyon gidişatının korunmasına ilişkin birçok ön koşulun yerine getirilmesiyle bağlantılı olduğu ifade ediliyor.