검색어: lecturing (영어 - 터키어)

they prevent professors from lecturing.
Öğretim üyelerinin ders vermelerini engelliyorlar.

he had already spent two hours lecturing when she came in.
o içeri girdiğinde, o iki saattir ders anlatıyordu.

galland continued training, lecturing and consulting for the aaf until 1955.
galland eğitimine devam ederek 1955 yılına kadar aaf'a danışmanlık yaptı.

in 1883 he tried and failed to obtain a lecturing post at the university of leipzig.
1883'te leipzig Üniversitesinde öğretim görevliliği almak için girişti ve başarısız oldu.

among the recommendations were that general education should last for nine years instead of the current eight, that teachers should use more modern teaching methods than lecturing, that school management could be improved by establishing school boards with more say in how schools are run and that special-needs children should be included in general education, said jadranka ruvic, ec social cohesion task manager.
ak sosyal birlik yöneticisi yadranka ruviç, dile getirilen öneriler arasında, temel eğitimin sekiz yerine dokuz yıla çıkarılması, öğretmenlerin ders verirken daha modern yöntemler kullanmaları, okul idarelerinin okulların nasıl idare edilmesi gerektiği konusunda daha fazla söz hakkı olacak okul kurulları oluşturmaları ve özel gereksinimleri olan (engelli-özürlü) çocukların da temel eğitime dahil edilmelerinin yer aldığını söyledi.