검색어: rarely (영어 - 터키어)

rarely
nadiren

i see it rarely.
ben onu nadiren görüyorum.

and you rarely see them.
ağustos'ta görmek çok zordur çünkü

he rarely goes to church.
o, ayda yılda bir kiliseye gider.

i'm rarely this angry.
nadiren bu kadar öfkelenirim.

and a team rarely can do it.
bir takım nadiren bunu yapabilir.

but rarely do you give thanks.”
ne az şükrediyorsunuz!

but it rarely happens in biology.
ama bu biyolojide oldukça nadir olur.

sanctions, she said, are rarely imposed.
sözcü, yaptırımların nadiren uygulandığını belirtti.

cars rarely appear on that third road.
bu üçüncü yolda çok nadir araba oluyor.

you know, this happens very rarely indeed.
biliyor musunuz, çok nadiren oluyor bu gerçekten.

but this is rarely a good sign. right?
ama bu pek iyiye işaret sayılmaz. değil mi?

extreme sports are rarely sanctioned by schools.
bu spor dallarında çok özel malzemeler gerekir.

although she lives nearby, i rarely see her.
yakında yaşamasına rağmen , onu nadiren görürüm.

* ferb rarely speaks more than once in an episode.
ferb'ün aksine çok konuşur ve hiperaktiftir.

when writing english, she rarely makes a mistake.
İngilizce yazarken, nadiren hata yapar.

battery-powered, it is silent and rarely noticed.
bataryalardan güç alır, sessizdir ve kolay fark edilmez.

unfortunately, ocean rowboats very rarely go in a straight line.
ne yazık ki, okyanusta seyreden kürekli tekneler pek nadiren düz bir çizgi üzerinde ilerlerler.

rarely very low blood pressure may be the only sign of anaphylaxis.
nadir durumlarda, anafilaksinin tek belirtisi çok düşük kan basıncı olabilir.

despite bart's fame, cartwright is rarely recognized in public.
bart'ın şöhretine karşın, cartwright halk arasında pek tanınmış değildir.