검색어: repercussions (영어 - 터키어)

international repercussions followed.
bunu uluslararası yankılar izledi.

the repercussions have been serious.
bu durumun sonuçları ise oldukça ciddi.

will this event have larger repercussions?
bu olay daha büyük yankılara yol açacak mı?

this has repercussions that will change his life.
clive'ın bu kararı hayatını değiştirecektir.

turkey's energy dependence has wide repercussions.
türkiye'nin enerji bağımlılığı geniş etkilere yol açıyor.

but it works, and it even has some health repercussions.
ama işe yarıyorlar, hatta sağlığınızı bile biraz etkiliyorlar.

the economic repercussions could be serious, nicolaescu warns.
nicolaescu durumun ekonomik etkilerinin ciddi olabileceği konusunda da uyardı.

such changes have global repercussions because of the loss of key ecosystem
aynı zamanda, kuzey kutup dairesi örneğin iklim değişikliği ve deniz seviyesindeki onunla bağlantılı artışın seyri bağlamında temel bir rol oynadığından, o bölgede olanlar, avrupa’nın çevresi üzerinde de etkilidir. dahası, kuzey kutup dairesi

citizens in mitrovica also condemned the act, and feared the repercussions.
mitrovica'daki vatandaşlar da eylemi kınıyor ve olayın yankılarından korkuyor.

but it is not yet clear whether the campaign struggle will have repercussions.
ancak kampanya mücadelesinin devamının gelip gelmeyeceği henüz belirsiz.

did we have characteristics of low-intensity conflict, but with huge repercussions?
balkanlar'da düşük yoğunluklu fakat dolaylı olarak çok büyük sonuçlar doğuran çatışmalar mı yaşandı?

islam doesn't see "any major repercussions" for the accession talks.
islam, üyelik müzakereleri açısından "herhangi büyük bir yankı" görmüyor.

unless the european authorities step in to ameliorate the situation, the eu could face severe repercussions.
avrupalı yetkililer devreye girip durumu düzeltmedikleri takdirde, ab açısından ağır sonuçlar doğabilir.

but what was cool was that the repercussions now for greenpeace was, they created an entire marketing campaign around it.
bunun güzel yanı da greenpeace için ortaya çıkan yan etkisi, merkezinde bu isim olan bir pazarlama kampanyası başlattılar.

"parents don't realize that the repercussions upon the children's health are catastrophic.
ebeveynler, alkolün çocuk sağlığı üzerinde yarattığı etkilerin felaket olduğunun farkında değiller.

the most famous of them were the rhodes and damascus affairs, both in 1840, both of which had major international repercussions.
bunlar içinde en bilinenleri 1840'daki rodos ve Şam olaylarıdır; bu iki vaka da uluslararası platformda yankı uyandırdı.

repercussions of the migrations extend as far as the balkans and along the danube to the vinča culture in serbia and lengyel culture in hungary.
göçlerin yansımaları balkanlar'a kadar, tuna boyunca sırbistan'daki vinča kültürü ve macaristan'daki lengyel kültürüne kadar etki alanı bulmuştur.

also of crucial concern are the economic repercussions of civil unrest in syria, which extend beyond the growing bilateral trade between turkey and syria.
Önemli kaygılardan biri de, suriye'deki sivil ayaklanmaların türkiye ile suriye arasında büyüyen ikili ticaretin ötesine sarkan ekonomik yankıları.

but how exactly this gift should be used has become the focus of a bitter feud that may have repercussions far beyond its wooded, mountainous slopes in the northeastern turkish province of rize.
fakat bu lütfun tam olarak nasıl kullanılacağı, kuzeydoğudaki rize ilindeki ormanlık dağ yamaçlarının ötesine taşacak sıkı bir mücadelenin merkezi oldu.

because, if that hypothesis were to be true, it would have massive repercussions in our understanding of what's causing the many different aspects of the autism phenotype.
Çünkü, eğer bu hipotez doğru ise, bu bize otizm ile ilgili farklı özelliklere bakış açımızda ve anlayışımızda yepyeni ufuklar açabilir.