검색어: salads (영어 - 터키어)

salads
salata

which is not to be confused with the five sacred salads.
beş kutsal salata ile karıştırılmamalı.

people started buying appetizers and salads, because they knew they weren't going to fill up on the entrees alone.
müşteriler giriş menüsü ve salata almaya başladı, çünkü tabaklarını başlangıçlarla dolduramayacaklarını biliyorlardı.

the camp has a menu of homemade cheese, yoghurt, flija, salads, meats and fresh trout, which is caught locally.
kampta ev yapımı peynir, yoğurt, fliya, salatalar, etler ve yerel olarak yakalanan taze alabalıktan oluşan bir menü sunuluyor.

in mexico and central america, avocados are served mixed with white rice, in soups, salads, or on the side of chicken and meat.
meksika ve orta amerika'da beyaz pirinç ile karıştırılıp, çorbalarda, salatalarda tavuk ve etin yanında servis edilir.

so imagine a restaurant where we can have, like, lady gaga salads as starters. i mean, this would get teenagers to eat their vegetables, probably.
aperitif olarak lady gaga salatası yiyebileceğimiz bir restoran düşünün. bence bu muhtemelen gençlerin sebze yemesini sağlardı.

people fast during the day, and meals that are prepared for the dinner that day are mainly light ones -- beans, fish, potatoes, pies and various salads.
İnsanlar gün boyu oruç tutarlar ve o günün akşam yemeği için daha çok hafif yemekler -fasulye, balık, patates, bezelye ve çeşitli salatalar- hazırlanır.

fruit salad
meyve salatası