검색어: tin (영어 - 터키어)

tin
kalay

tin can
kutu

tin no. :
tin no. :

hakan tin
hakan tin

our tin no.
tin no.

latin'stannum 'for tin
kalay için latince 'stannum'

can you distinguish silver from tin?
kalayı gümüşten ayırt edebilir misin?

can you tell silver and tin apart?
gümüşü kalaydan ayırabilir misin?

tom poured the soup into a large tin cup.
tom çorbayı büyük bir teneke kaseye döktü.

tom can't play the tin whistle very well.
tom, teneke düdüğü çok iyi çalamaz.

tom heard the sound of rain on the tin roof.
tom teneke çatıdaki yağmurun sesini duyuyordu.

"baba yetu" is a song by composer christopher tin.
baba yetu, christopher tin'in bestelediği bir şarkı.

and hand it off to the nurse. she squirts it into a tin.
bunu hemşireye veriyoruz. o da bunu bir kutuya boşaltıyor.

and that rooftop did not have any ceiling, only half a tin sheet.
ve çatı katında herhangi bir tavan bulunmuyordu, sadece yarım bir sac tabaka vardı.

"from tin foil to stereo: evolution of the phonograph".
"from tin foil to stereo: evolution of the phonograph".

indium tin oxide (ito) is commonly used as the anode material.
indium tin oxide is commonly used as the anode material.

the us company ball packaging europe started the construction of a tin can factory in the belgrade suburb of batajnica.
amerikan ball packaging europe firması, belgrad'ın batajnica banliyösünde bir teneke kutu fabrikasının inşaatına başladı.

tantalum is also produced in thailand and malaysia as a by-product of tin mining and smelting.
tantal ayrıca kalay madenciliğinin ve ergitmesinin yan ürünü olarak tayland ve malezya'da da üretilmektedir.

and i will turn my hand upon thee, and purely purge away thy dross, and take away all thy tin:
kül suyuyla arıtır gibi seni cüruftan arıtıp temizleyeceğim.

and i was on the cusp of, sort of, adolescence, so i was starting to take biscuits from the tin without asking.
ve ben ergenliğin pençesindeydim, bu yüzden, izin almadan konserve kutusundan kurabiye almaya başladım.