검색어: unimaginable (영어 - 터키어)

it is unimaginable what will happen next.
Önümüzde neler olduğu hayal bile edilemez.

it's something that was unimaginable to people then.
bu o zamanların insanlarına inanılmaz gelen bir şey.

what used to be unimaginable is now becoming regular practice.
bir zamanlar hayal bile edilemeyecek şeyler şimdi gerçek oluyor.

with this championship, greece accomplished what many considered unimaginable.
bu şampiyonayla yunanistan, çoğu kimsenin hayal edilemez olarak gördüğü bir şeyi başardı.

it gives us an energy return that's unimaginable, historically.
petrol bize tarihsel olarak tasavvur edilemez bir enerji dönüşü veriyor.

and i would say that, at the moment, the alternative is unimaginable.
ve diyorum ki, alternatifimiz hayal dahi edilemez.

the intensity to learn english is almost unimaginable, unless you witness it.
eğer ilk elden görmezseniz, İngilizce öğrenme isteğinin şiddetini hayal etmek güç.

profit seeking is the essence of a market economy, and without efficiency progress is unimaginable.
kâr arayışı, piyasa ekonomisinin temeli ve verimlilik olmadan ilerleme sağlamak zor.

an event virtually unimaginable several years ago took place at the serbia-montenegro air force command centre in june.
haziran ayında sırbistan-karadağ hava kuvvetleri komutanlığında, birkaç sene öncesinde kesinlikle hayal bile edilemeyecek bir olay gerçekleşti.

when we painted the first building, by splashing a radiant orange on the somber gray of a facade, something unimaginable happened.
İlk binayı sıkıcı kasvetli bir griden parlak bir turuncuya boyadığımızda beklemediğimiz birşey oldu.

and the unimaginable happened: it became the first car to ever return from a darpa grand challenge, winning stanford 2 million dollars.
ve inanılmaz gerçekleşti: o araba darpa grand challenge'dan geri gelmeyi başaran ilk araba oldu. aynı zamanda stanford'a 2 milyon dolar kazandırdı.

officials said the terrorists were planning "mass murder on an unimaginable scale" by using explosives smuggled on board in drink or other containers.
yetkililer teröristlerin uçağa içecek veya başka kaplarda sokulacak patlayıcılar kullanarak "hayal bile edilemez ölçekte toplu katliam" planladıklarını söylediler.

" in the 17th century, it was unimaginable to most people that something as common as a flower could be worth so much more money than most people earned in a year.
yüzyılda bir çiçek kadar yaygın bir şeyin değerinin çoğu kişinin bir yıllık gelirini aşması hayal edilebilir bir şey değildir.

artist chris jordan shows us an arresting view of what western culture looks like. his supersized images picture some almost unimaginable statistics -- like the astonishing number of paper cups we use every single day.
sanatçı chris jordan, batı medeniyetinin neye benzediğinin çarpıcı bir biçimde gösteriyor. devasa imgeleri, neredeyse hayal edilemez bazı rakamları resmediyor -- her gün kullandığımız hayret verici sayıdaki kaşıt bardaklar gibi.

soldiers who've lost limbs in service face a daily struggle unimaginable to most of us. at tedmed, dean kamen talks about the profound people and stories that motivated his work to give parts of their lives back with his design for a remarkable prosthetic arm.
askerlik hizmeti sırasında uzuvlarını kaybetmiş olan askerler, çoğumuz için hayal edilemeyecek gündelik bir mücadele ile karşı karşıya. dean kamen tedmed'deki konuşmasında, derin insanların ve hikayelerin güdülediği ve sayesinde olağanüstü bir protez kol tasarımı ile hayatlarının bir parçasını onlara geri veren çalışmasından bahsediyor.

"we are confident we have disrupted a plan by terrorists to cause untold death and destruction," said london's metropolitan police deputy commissioner paul stephenson. "put simply, this was intended to be mass murder on an unimaginable scale."
londra büyükşehir polis teşkilatı komiser yardımcısı paul stephenson, "teröristlerin muazzam ölüm ve yıkıma neden olacak bir planın gerçekleşmesini önlediğimiz için gururluyuz." diyerek şöyle devam etti: "basitçe anlatmak gerekirse, planın amacı hayal bile edilemez büyüklükte bir toplu katliam yapmaktı."