검색어: utterance (영어 - 터키어)

utterance
anlatım

he hath taught him utterance.
o belletti ona beyanı.

what you say is a monstrous utterance.
[19,88-95; 37,150]

it is surely a decisive utterance;
bu kur'ân, kesin bir sözdür, hakla batılı ayırt eden bir sözdür!

this is not the utterance of an accursed devil.
bu kuran, kovulmuş şeytanın sözü olamaz.

what! have they willed this utterance to one another?
birbirlerine tavsiye mi ettiler, aralarında anlaştılar mı ki hep aynı şeyleri söylediler?

nor is this the utterance of a devil worthy to be stoned.
ve o, kovulmuş şeytanın sözü değildir.

he knoweth both your secret and your utterance, and he knoweth what ye earn.
gizlediğinizi de bilir, açığa vurduğunuzu da ve ne kazanacağınızı da bilir.

that is the utterance of their mouths, conforming with the unbelievers before them.
bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (sözlerini) daha önce kafir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar.

allah loveth not the utterance of harsh speech save by one who hath been wronged.
allah çirkin sözün açıklanmasını sevmez. zulme uğratılan kişi müstesna.

smiling at the ant's utterance, solomon burst into laughter and said: "my lord!
(süleyman) onun sözünden dolayı gülümsedi ve dedi ki: ey rabbim!

(o prophet!) let not the utterances of the opponents distress you.
(resulüm) onların (inkarcıların) sözleri seni üzmesin.