검색어: bottino (이탈리아어 - 터키어)

salti bottino
güvercinin inti

il grande bottino
büyük vurgun

ti interrogheranno a proposito del bottino.
sana ganimetlerin bölüştürülmesini soruyorlar.

e con l'abbondante bottino che raccoglieranno.
alacakları birçok ganimetler de nasip etmiştir.

presso allah c'è bottino più ricco.
allah katında birçok ganimetler vardır.

troveremo ogni specie di beni preziosi, riempiremo di bottino le nostre case
evlerimizi ganimetle doldururuz.

di': “il bottino appartiene ad allah e al suo messaggero”.
de ki, ganimetlerin taksimi allah'a ve resulüne aittir.

li darò in preda agli stranieri e in bottino alla feccia del paese e lo profaneranno
hepsini yağma mal olarak yabancı uluslara, ganimet olarak dünyadaki kötülere vereceğim; onları kirletecekler.

e con l'abbondante bottino che raccoglieranno. allah è eccelso, saggio.
ve elde edecekleri birçok ganimetleri ihsan etmiştir ve allah, üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.

gli uomini dell'esercito si tennero il bottino che ognuno aveva fatto per conto suo
savaşa katılan her asker kendine yağmalanmış maldan almıştı.

avevano consacrate, prendendole dal bottino di guerra e da altre prede, per la manutenzione del tempio
bunlar savaşta yağmalanan mallardan bir kısmını rabbin tapınağının onarımı için ayırdılar.

portarono via come bottino tutte le loro ricchezze, tutti i loro bambini e le loro donne e saccheggiarono quanto era nelle case
bütün mallarını, çocuklarını, kadınlarını aldılar, evlerindeki her şeyi yağmaladılar.

[poi], appena passata la paura, vi investono con toni esacerbati, avidi di bottino.
kalblerine korku gelince ölüm baygınlığı geçiren kimse gibi gözleri dönerek, sana baktıklarını görürsün.

perché dunque non hai ascoltato la voce del signore e ti sei attaccato al bottino e hai fatto il male agli occhi del signore?»
Öyleyse neden rabbin sözüne kulak asmadın? neden yağmalanan mallara saldırarak rabbin gözünde kötü olanı yaptın?››

ma voi come nemici insorgete contro il mio popolo. da chi è senza mantello esigete una veste, dai passanti tranquilli, un bottino di guerra
güzel giysilerini sıyırıp alırsınız.

o profeta, ti abbiamo reso lecite le spose alle quali hai versato il dono nuziale, le schiave che possiedi che allah ti ha dato dal bottino.
ey peygamber! mehirlerini verdiğin hanımlarını, allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helal kıldık.

gli israeliti presero tutto il bottino di queste città e il bestiame; solo passarono a fil di spada tutti gli uomini fino a sterminarli; non lasciarono nessuno vivo
bu kentlerdeki bütün mal ve hayvanları ganimet olarak aldılar, insanların tümünü ise kılıçtan geçirip öldürdüler; soluk alan bir tek kişiyi esirgemediler.

gli israeliti condussero in prigionia, bottino preso ai propri fratelli, duecentomila persone fra donne, figli e figlie; essi raccolsero anche una preda abbondante che portarono in samaria
İsrailliler kardeşleri olan yahudalılardan iki yüz bin kadınla çocuğu tutsak aldı. bu arada çok miktarda malı da yağmalayıp samiriyeye taşıdılar.

coloro che sono rimasti indietro, quando vi metterete in marcia per impadronirvi di un bottino, diranno: “lasciate che vi seguiamo”.
(savaştan) geride bırakılanlar, siz ganimetleri almaya gittiğiniz zaman diyeceklerdir ki: "bizi bırakın da sizi izleyelim."

davide prese tutto il bestiame minuto e grosso: spingevano davanti a lui tutto questo bestiame e gridavano: «questo è il bottino di davide»
bütün koyunlarla sığırları da aldı. adamları, bunları öbür hayvanların önünden sürerek, ‹‹bunlar davutun yağmaladıkları›› diyorlardı.