검색어: spasiti (크로아티아어 - 터키어)

spasiti
kurtarmak

svojom æete se postojanošæu spasiti."
dayanmakla canlarınızı kazanacaksınız.

spasitelji i su uspjeli spasiti 23 imigranta.
kurtarma ekipleri göçmenlerin 23'ünü kurtarmayı başardılar.

mreža autocesta mogla bi spasiti gospodarstvo bih
otoyol ağı bh ekonomisini kurtarabilir

ta sin Èovjeèji doðe potražiti i spasiti izgubljeno!"
nitekim İnsanoğlu, kaybolanı arayıp kurtarmak için geldi.››

od početka rada smo uspjeli spasiti oko 460 djevojaka.
kurulduğumuzdan bu yana 460 kızı kaçakçıların elinden kurtarmayı başardık.

je li moguće spasiti dijalog prištine i beograda?
priştine-belgrad diyaloğu kurtarılabilir mi?

"oni pokušavaju spasiti grčku", rekao je vettas.
vettas, "yunanistan'ı kurtarmaya çalışıyorlar." dedi.

on æe spasiti siromaha koji uzdiše, nevoljnika koji pomoænika nema;
dayanağı olmayan düşkünü o kurtarır.

koji su to èuli, rekoše: "pa tko se onda može spasiti?"
bunu işitenler, ‹‹Öyleyse kim kurtulabilir?›› dediler.

kažu kako su, uz bolje planiranje i pomoć, mogli sve to spasiti.
pek çok kişi, daha iyi bir planlama ve yardımla bunların kurtarılabileceği görüşünde.

doði da te savjetujem kako bi mogla spasiti život svoj i svoga sina salomona.
‹‹Şimdi izin ver de sana kendi canınla oğlun süleymanın canını nasıl kurtaracağına ilişkin öğüt vereyim.

"koalicija naime ima jedan cilj: spasiti atenu", kazao je.
kaminis, "doğrusu bu koalisyonun tek bir amacı var: o da atina'yı kurtarmak." dedi.

dodaje kako, teorijski, jedan preminuli donor može spasiti šest do sedam života.
maksiç, teoride bir ölümün altı ila yedi hayat kurtarabildiğini de sözlerine ekliyor.

u nedjelju će hrvatska imati priliku spasiti svoj pohod u susretu prvog kola protiv japana.
pazar günü hırvatistan, japonya ile oynayacağı karşılaşmada ilk turdaki iddiasını sürdürmeye çalışacak.

on su najavili veće prosvjede u rujnu, ističući kako bi samo nova vlada mogla spasiti zdravstvo.
göstericiler, sağlık sektörünü yalnızca yeni bir hükümetin kurtarabileceğini öne sürerek eylül ayında daha büyük gösteriler yapacaklarını söyledi.

očekuje se kako će laboratorij znatno smanjiti razdoblje čekanja na presađivanje kože koje može spasiti život žrtvama opeklina.
laboratuvarın yanık hastalarının hayat kurtaran deri graftları almak için bekleyecekleri süreyi önemli ölçüde kısaltması bekleniyor.

"prva zadaća svakog čelnika jest spasiti svoju zemlju od katastofe", ukazao je stournaras.
stournaras, "bir liderin bir numaralı görevi ülkesini felaketten kurtarmaktır." dedi.

zapevši u političkoj slijepoj ulici, stanovnici četvrti s miješanim stanovništvom nastoje spasiti ono što je u prošlosti bilo dobro.
etnik açıdan karma bir bölgenin, siyasi bir çıkmazın içinde kalan sakinleri, geçmişin güzel anılarına tutunmaya çalışıyor.

"njihovi organi mogu spasiti ili produljiti živote najmanje četvero pacijenata", izjavio je on za setimes.
setimes'a konuşan stankoviç, "bu kişilerden alınacak organlar, en az dört hastanın hayatını kurtarabilir veya ömrünü uzatabilir." dedi.