검색어: svjetlost (크로아티아어 - 터키어)

svjetlost
işık

dok sam na svijetu, svjetlost sam svijeta."
dünyada olduğum sürece dünyanın ışığı benim.››

svjetlost sviæe pravedniku i radost èestitima u srcu.
temiz yüreklilere sevinç saçar.

i reèe bog: "neka bude svjetlost!" i bi svjetlost.
tanrı, ‹‹işık olsun›› diye buyurdu ve ışık oldu.

ljupka je svjetlost i ugodno je oèima vidjeti sunce.
güneşi görmek güzeldir.

u tebi je izvor životni, tvojom svjetlošæu mi svjetlost vidimo.
yüreği temiz olanlara doğruluğunu.

kad se putujuæi približi damasku, iznenada ga obasja svjetlost s neba.
yol alıp Şama yaklaştığı sırada, birdenbire gökten gelen bir ışık çevresini aydınlattı.

"vi ste svjetlost svijeta. ne može se sakriti grad što leži na gori.
‹‹dünyanın ışığı sizsiniz. tepeye kurulan kent gizlenemez.

i vidje bog da je svjetlost dobra; i rastavi bog svjetlost od tame.
tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı.

a pravednièka je staza kao svjetlost svanuæa, koja je sve jasnija do potpunog dana.
giderek öğle güneşinin parlaklığına erişir.

al' ugasit æe se svjetlost opakoga, i neæe mu sjati plamen na ognjištu.
ateşinin alevi parlamayacak.

neæe li dan jahvin biti tama, a ne svjetlost? mrklina, a ne sunèan sjaj?
bir parıltı bile yok.

a sve što se raskrinka, pod svjetlošæu postaje sjajno; što je pak sjajno, svjetlost je.
işığın açığa vurduğu her şey görünür.

"dok sam tako putovao i približavao se damasku, s neba me oko podneva iznenada obasja svjetlost velika.
‹‹ben öğleye doğru yol alıp Şama yaklaşırken, birdenbire gökten parlak bir ışık çevremi aydınlattı.

a ovo je navještaj koji smo èuli od njega i navješæujemo vama: bog je svjetlost i tame u njemu nema nikakve!
mesihten işittiğimiz ve şimdi size ilettiğimiz bildiri şudur: tanrı ışıktır, onda hiç karanlık yoktur.

prelazak u multinacionalnu tvrtku bio je kao izlaz iz tame na svjetlost, zato što sam toliko strahovala od kolega ženomrzaca koje sam trpjela ranije.
Çok uluslu bir firmaya geçmek karanlıktan aydınlığa adım atmak gibiydi, çünkü daha önce dayanmak zorunda kaldığım kadın düşmanı iş arkadaşlarımdan çok korkmuştum.

a ovo je taj sud: svjetlost je došla na svijet, ali ljudi su više ljubili tamu nego svjetlost jer djela im bijahu zla.
yargı da şudur: dünyaya ışık geldi, ama insanlar ışık yerine karanlığı sevdiler. Çünkü yaptıkları işler kötüydü.

"nitko ne užiže svjetiljke da je pokrije posudom ili stavi pod postelju, nego je stavlja na svijeænjak da oni koji ulaze vide svjetlost.
‹‹hiç kimse kandil yakıp bunu bir kapla örtmez, ya da yatağın altına koymaz. tersine, içeri girenler ışığı görsünler diye onu kandilliğe koyar.

u 4 ujutro 2. veljače, približno 600 policijskih pripadnika bih pokrenulo je precizno koordiniranu operaciju pod nazivom "svjetlost".
2 Şubat saat sabah 4'te, yaklaşık 600 bh'li polis ajanı "işık" adını taşıyan ve sıkı şekilde koordine edilmiş operasyonu başlattılar.

festival također uključuje posebni program -- nova svjetlost -- u okviru kojeg će biti prikazani filmovi snimljeni mobilnim telefonima i alternativnim filmskim uređajima.
etkinlikte ayrıca cep telefonları ve alternatif film cihazları kullanılarak çekilmiş uzun metrajlı filmlerin yer aldığı nova svetlost [yeni işık] adlı özel bir program da yer alacak.