검색어: annem benim herseyim (터키어 - 영어)

canim benim herseyim
lieber mein alles

annem benim mücevherimdir.
my mother is my jewel.

annem benim için yemek pişirir.
my mother cooks for me.

annem benim için bir kazak yaptı.
my mother made a sweater for me.

annem benim için güzel bir bebek aldı.
mom bought a pretty doll for me.

annem beni çalıştırdı.
my mother made me study.

annem beni parka götürdü.
my mother took me to the park.

annem benden daha erken kalkar.
my mother gets up earlier than i do.

ben annemi seviyorum ve annem beni seviyor.
i love my mother and she loves me.

bu annem beni beş yaşındayken bunu göremeye götürdüğünde oldu.
and this is what my mother took me to when i was five.

eğer benim odam böyle gözükseydi, annem beni üç gün odama hapsederdi.
if my room back home had looked like this, my mother would have grounded me for three days.

benim şimdiye kadar yediğim en iyi kurabiyeler annenin benim için pişirmiş olduklarıdır.
the best cookies i've ever eaten are the ones that your mother baked for me.

deqo mohammed : annem beni çocukluğumda doktor olmak için hazırlıyordu ancak ben gerçekten istemiyordum.
dm: for me, my mother was preparing [me] when i was a child to become a doctor, but i really didn't want to.

İsa, ‹‹anne, benden ne istiyorsun? benim saatim daha gelmedi›› dedi.
jesus saith unto her, woman, what have i to do with thee? mine hour is not yet come.

sadece 8 yaşında küçük bir çocuktum o gün, annem beni arabadan çıkartıp sıcak bir teksas pamuk tarlasına bıraktığında.
now, i was just a little eight-year-old boy that day when my mama put me out of the car in that hot texas cotton field.

annemin beni bir kız olarak giydirdiği zamanları anımsadım işte oradaki benim-- çünkü kız çocuk istemişti ama hep oğlu olmuştu.
i remember the time when my mother used to dress me up as a little girl -- that's me there -- because she wanted a girl, and she has only boys.

annem beni okula bıraktığı zamanlar okulda olacağımı sanıyordu, bense o arkasını döner dönmez bir u dönüşü yapıp kaçıyordum ve bahçenin arkasındaki kulübeye saklanıyordum.
so when my mother used to take me to school, she thought i was at school, and i used to do a u-turn, when her back was turned, and run off and hide in the shed at the back of the garden.

curtis annesi hakkında şunlar söylemiştir: "ben çocukken, annem beni döverdi ve çok agresif ve uzlaşmaz birisiydi".
curtis said, "when i was a child, mom beat me up and was very aggressive and antagonistic.

13. yaşgünümde kızlarla birlikte bir pijama partisi yapmayı planlamıştım, ama birkaç hafta önce annem beni kenara çekti ve dedi ki, "seninle özel olarak konuşmamız lazım.
for my 13th birthday, i planned a slumber party with all of my girlfriends, but a couple of weeks beforehand my mother took me aside and said, "i need to speak to you privately.

tamamen buna benzer şekilde başladı, ama bence, görüntünün gücünü asıl farketmem mısır'da çöp toplama köyüne ilk gittiğimde oldu. 16 yaşlarındayken, annem beni oraya götürdü.
it all kind of started that way, but i think that i really realized the power of the image when i first went to the garbage-collecting village in egypt, when i was about 16. my mother took me there.