검색어: gülümsemeyi (터키어 - 영어)

tom gülümsemeyi durdurdu.
tom stopped smiling.

bana verdiğin gülümsemeyi giyiyorum.
i am wearing the smile you gave me

ve işte burada gülümsemeyi görüyoruz.
and we see here the smile.

o, her zaman gülümsemeyi sürdürdü.
she kept smiling all the time.

tom ve mary birbirlerine gülümsemeyi durduramadılar.
tom and mary couldn't stop smiling at each other.

o sıkıntıyla karşılassa bile gülümsemeyi sürdürür.
she carries on smiling even in the face of adversity.

bu yüzden bir gülümsemeyi gülümseme olarak görüyordu.
so it sees a smile as a smile.

alaycı bir gülümsemeyi veya mutlu bir gülümsemeyi fark edemiyordu veya hüsran dolu bir gülümsemeyi.
it doesn't recognize an ironic smile, or a happy smile, or a frustrated smile.

rb: aslında robot gülümsüyor, kadın da gülümsemeyi taklit ediyor. bu çok oluyor.
rb: it smiles. she imitates the smile. this happens a lot.

kalem olmadan herkes kusursuz şekilde yargılayabiliyordu. ancak kalem ağızlarındayken gördükleri gülümsemeyi taklit edemiyorlar bu yüzdende yanlış yargıya varıyorlardı.
without the pencil, subjects were excellent judges, but with the pencil in their mouth -- when they could not mimic the smile they saw -- their judgment was impaired.

bir gülümsemeyi taklit etmek ve fiziksel olarak denemek bize gülümsememizin sahte olup olmadığını anlamamızda yardımcı olur, böylelikle bize gülen kişinin ruh halini anlayabiliriz.
mimicking a smile and experiencing it physically help us understand whether our smile is fake or real, so we can understand the emotional state of the smiler.

yine almanya'da yapılan benzer bir araştrmada araştırmacılar fmri görüntüleme tekniğini kullanarak gülümsemeyi sağlayan kasları bastırmak için yapılan botox enjeksiyonunun öncesi ve sonrasında beyinsel aktiviteyi ölçtüler.
in a related german study, researchers used fmri imaging to measure brain activity before and after injecting botox to suppress smiling muscles.

her zaman yüzünde gülümsemeye
always keep smiling