검색어: hızlandırabileceğini (터키어 - 영어)

analistler, bunun dış yatırımı artırıp ekonomiyi hızlandırabileceğini söylüyorlar.
that could spur foreign investment and boost the economy, analysts say.

taliban'lı asiler geçtiğimiz ay ofisin açılmasının uzlaşmacı bir çözümü hızlandırabileceğini belirttiler.
taliban insurgents indicated last month that opening the office could foster a negotiated settlement.

kampanya, insanları meraklandırmasının ve "etraftaki bu mavi noktalar da neyin nesi?" dedirtmesinin yanı sıra eğitim sistemini de, birbirine kenetlenmiş bir toplum için süreci nasıl hızlandırabileceğini düşünmeye zorladı.
aside from, you know, getting people excited and wondering what the heck these blue dots were all over the place, it asked the school system to envision how it might become a catalyst for a more connected community.

bu süreci hızlandırabilecek iki şey var.
there are two things that can really accelerate this whole process.