검색어: havuç (터키어 - 영어)

havuç
carrot

havuç boya
xanthophylls

havuç avcısı
escape the car

tom havuç sevmez.
tom doesn't like carrots.

tavşanlar havuç sever.
rabbits like carrots.

o, havuç tepelerini kesti.
she cut off the carrot tops.

"havuç sevmem." "ben de."
"i don't like carrots." "neither do i."

bakkal dükkanında havuç satıyorlar.
they sell carrots at the grocery store.

havuç çok miktarda a vitamini içerir.
carrots contain a lot of vitamin a.

tom öğle yemeği için sadece üç havuç yedi.
tom ate only three carrots for lunch.

bir çilek ağacı ya da havuç çalısı yok.
there's not a strawberry tree or a carrot bush.

kurumların sadece iki aracı vardır: havuç ve sopa.
institutions only have two tools: carrots and sticks.

bu pilav mercimek, havuç ve kuzu ile haşlanmış consistscof.
it consistscof steamed rice with lentils,carrots and lamb.

bunlar defne yaprağı, sarımsak, havuç, tuz ve biberle pişiriliyor.
they are cooked with bay leaf, garlic, carrots, salt, and pepper.

karaciğer kurtlarının zekâ seviyesinin, petunya ile havuç arasında olduğunu ileri sürerim.
i submit that the intelligence of a lancet fluke is down there somewhere between petunia and carrot.

altı ay sonra bebeklere havuç suyu ile karıştırılmış kahvaltılık gevrek sunulmuş ve yerlerkenki yüz ifadeleri gözlenmiş.
six months later, the women's infants were offered cereal mixed with carrot juice, and their facial expressions were observed while they ate it.

bununla beraber kaliforniya eyaletinde oluşan ve yine çok ilginç olan bir başka hareket de toplu havuç ekipleri.
and then there is this other really interesting movement that's happened in california, which is about carrot mobs.

kurabiye yerine havuç yediğiniz her sefer, sinema yerine spor salonuna her gidişiniz kendi sağlığınıza yaptığınız maliyetli bir yatırımdır.
every time you have a carrot instead of a cookie, every time you go to the gym instead of going to the movies, that's a costly investment in your health.

hatta, yumuşak gücü kullanmayı öğrenebilirseniz, "havuç" ve "sopa"larınızdan tasarruf edersiniz.
indeed, if you can learn to use more soft power, you can save a lot on carrots and sticks.

aklıma gelen bazı fikirler şöyleydi, bakın, gerçeklik şu ki, güney bronxtaki çocuklar havuç ve elmalara ihtiyaç duyarlar ve botswanadaki çocuklarda.
some ideas i've had is like, look, the reality is -- kids in the south bronx need apples and carrots and so do kids in botswana.