검색어: kıvranıyor (터키어 - 영어)

kadın gebeydi. doğum sancıları içinde kıvranıyor, feryat ediyordu.
and she being with child cried, travailing in birth, and pained to be delivered.

İlk hastası korkunç acılar içinde kıvranıyor çünkü bir sürü çürük azı dişi var.
the first patient is in excruciating pain because she has several rotten molars.

musa, sopayı tıpkı bir yılan gibi kıvranıyor görünce arkasını dönüp kaçmıştı ve geriye de dönmemişti.
and when he saw it quivering like a serpent he turned about, retreating, and turned not back.

musa, sopayı, bir yılan gibi kıvranıyor görünce geri döndü ve bir daha da oraya gelmemek istedi.
and when he saw it move as though it were a serpent, he turned his back and fled, and did not look back.

ve at sopanı. musa, sopayı tıpkı bir yılan gibi kıvranıyor görünce arkasını dönüp kaçmıştı ve geriye de dönmemişti.
cast down your staff' and when he saw it writhing like a serpent, he turned about retreating, and did not turn back.

ve at sopanı yere. musa, sopayı, bir yılan gibi kıvranıyor görünce geri döndü ve bir daha da oraya gelmemek istedi.
"now do thou throw thy rod!" but when he saw it moving (of its own accord) as if it had been a snake, he turned back in retreat, and retraced not his steps: o moses!"

musa, sopayı tıpkı bir yılan gibi kıvranıyor görünce arkasını dönüp kaçmıştı ve geriye de dönmemişti. ey musa dendi, korkma, şüphe yok, ben öyle bir mabudum ki korkmazlar benim katımda peygamberler.
but when he saw it moving (of its own accord) as if it had been a snake, he turned back in retreat, and retraced not his steps: "o moses!" (it was said), "fear not: truly, in my presence, those called as messengers have no fear,-

benim küçük kardeşim geçen geceden beri diş ağrısından kıvranıyordu.
my little sister has been suffering from a toothache since last night.