검색어: taşıdığı (터키어 - 영어)

numaranın tamamının taşıdığı bilgiler;
information carried by the entire number;

sıtma, sivrisineklerin taşıdığı bir hastalıktır.
malaria is a disease that mosquitoes carry.

geceye ve toplayıp-taşıdığı şeylere,
and [by] the night and what it envelops

tom 30 gram kokain taşıdığı için tutuklandı.
tom was arrested for carrying 30 grams of cocaine.

beş göstericinin silah taşıdığı iddia ediliyor.
five were allegedly carrying guns.

bir ressamın kalitesi taşıdığı geçmiş miktarına bağlıdır.
the quality of a painter depends on the amount of past he carries with him.

arkeologlar, bölgedeki kaşif çalışmalarının devamının taşıdığı önemi vurguladılar.
the archaeologists stress the importance of continuing exploration of the area.

yÜklenİcİ’nin taşıdığı yükler dışındaki yüklerin tusaŞ’a teslimidir.
it is the delivery of cargo to tusaŞ except for the cargo carried by the contractor.

yavruyu sırtlandan korumak için... ...yukarıya taşıdığı anlar... ...kesinlikle muhteşemdi.
it was absolutely amazing when she picked it up to safety, protecting it from the hyena.

uzun yıllardır süren anlaşmazlıklara rağmen, samir, halkının taşıdığı damgayı silmeye çalışıyor.
against long odds, samir is attempting to erase the stigma that his people bear.

milutinoviç kosova'da 1998 - 1999 yıllarında yaşanan olaylarda sorumluluk taşıdığı savıyla yargılanacak.
he was indicted by the tribunal for his alleged involvement in the events in kosovo in 1998-1999.

kullanilan malzemeler hayatİ Önem taŞidiĞi haİzdİr.
the materials used are of vital importance.