검색어: yapması (터키어 - 영어)

birisinin yapması gerekiyordu.
somebody had to do it.

bütün yapması gereken bu.
this is all he has to do.

o, yapması gerekeni yaptı.
she did what she had to do.

birincisi ted'in hibe yapması.
the ones that ted has offered to grant.

ab'nin ne yapması gerekiyor?
what should the eu do?

bu işi yapması gereken bizleriz.
we're the ones who have to do it.

en son taştı, yapması taşmıştı.
it has overflew lately.

doğum ( eşinin doğum yapması)
birth (birth of spouse)

doğrusu bunu yapması gereken müşterilerdi.
in fact it really was the clients who had to do it.

o, ona iş yapması için ısrar etti.
she urged him to do the job.

tom işi yapması için mary'yi görevlendirdi.
tom assigned mary to do the job.

bence hepimizin yapması gereken de bu.
that's what we all need to do.

ya da fakirlerin zenginlerle ilgili şaka yapması
or poor people making fun of rich people, the same as rich people.

ona tasarruf oranını kontrolünü yapması sağlandı.
he's given a control that allows him to adjust his savings rate.

yatağı yapması için birini gönderir misiniz?
could you send someone up to make the bed?

tom yapması gerekeni yapmazsa lütfen bana bildir.
if tom doesn't do what he's supposed to do, please let me know.

2 yapması gereken birkaç hususu tanımlar’ (
2 order to succeed with its key stakeholders’ (

* acil durumda iş yerinde bulunanların yapması gerekenler,
* things need to be performed by those being in the workplace in case of emergency.

bu moleküler bir bilgisayarın, elektronşk bir bilgisayar yapması.
it's a molecular computer building an electronic computer.

ancak sırbistan'ın hala yapması gereken şeyler var.
serbia, however, still has some work to do.