Je was op zoek naar: opportunity (Engels - Turks)

opportunity
fırsat

open opportunity
açık fırsat

opportunity funnel
fırsat piramidi

threat or opportunity
tehlike veya fırsat

i saw an opportunity.
bir fırsat gördüm.

but we have an opportunity.
ama önmüzde bir fırsat var.

"it is the last opportunity.
verheugen, "bu son fırsat.

we deserve this opportunity, tom.
bu fırsatı hak ediyoruz, tom.

supply, demand, big opportunity.
arz, talep, büyük fırsat.

america is the land of opportunity.
amerika fırsatlar ülkesidir.

"come on. this is our opportunity."
"hadi. bu bizim fırsatımız."

i took the opportunity to visit rome.
roma'yı ziyaret etme fırsatım oldu.

thank you for giving me this opportunity
bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim

rejection is an opportunity for your selection.
kendimi aile sevgisi ile ayakta tutuyorum

he took advantage of every opportunity he had.
sahip olduğu her fırsattan yararlandı.

it's a huge opportunity for transformational development.
bu aslında 'dönüşümcü gelişme' için büyük bir fırsat.

and the other one wrote, "glorious opportunity.
ve diğeri de şöyle yazdı: "büyük fırsat.

because i believe we have an opportunity right now.
bunun için artık büyük bir fırsatımız olduğuna inanıyorum.

it's an investment opportunity. think about that.
bu bir yatırım fırsatıdır. bir düşünün.

it was a unique opportunity -- providing unprecedented exposure.
bu, eşi görülmemiş pozlar sağlayan benzersiz bir girişim oldu.