Je was op zoek naar: İstek attım ama kabul etmedin (Turks - Engels)

ama kabul edilebilir olacak." dedi.
but it will be acceptable," he said.

o kabul etmedi.
he would not approve.

sunucu kabul etmedi
not accepted by server

o onu kabul etmedi.
he did not agree with it.

bob planı kabul etmedi.
bob did not agree to the plan.

onların davetini kabul etmedi.
he did not accept their invitation.

aslında, grant kabul etmedi.
in fact, grant did not agree.

ancak hükümet bunu kabul etmedi.
but the government disagreed.

o, benim özrümü kabul etmedi.
he did not accept my apologies.

fakat telemann bu görevi kabul etmedi.
these include , , , and .

tom'a yardım etmeyi kabul etmedim.
i didn't agree to help tom.

priştine belgrad'ın savlarını kabul etmedi.
pristina was dismissive of belgrade's arguments.

fakat yeni çözümleri iktidar koalisyonundaki herkes kabul etmedi.
but not all in the ruling coalition accepted the new solutions.

ak iki firmayı farklı varlıklar olarak görmeyi kabul etmedi.
the ec has declined to regard the two companies as separate entities.

priştine ve batılı diplomatlar bunu bir seçenek olarak kabul etmediler.
pristina and western diplomats have rejected this as an option.

ancak Özdener, filmin yahudi karşıtı olduğu suçlamasını kabul etmedi.
but ozdener denied the charge that the film is anti-semitic.

Şimdiye değin, ab politika değişikliği yapması gerektiği yönündeki düşünceleri kabul etmedi.
so far, the eu has denied the need to change its policy.

daha önce aztv, 2007'de eurovision'a katılmak istedi, ama aztv ebu üyesi olmadığından, ebu kabul etmedi.
previously, another broadcaster, aztv, wanted to participate in 2007, but ebu rules did not allow this as aztv was not an active member of the ebu.

ankara resmi özür ve kurbanların ailelerine tazminat talep etse de, İsrail bugüne kadar bunu kabul etmedi.
ankara has demanded an official apology and reparations to the families of the victims, but israel has so far declined.

fassaris, "İnsanlar bekliyor; tasarruf tedbirlerini kabul etmediler, hissizleşmiş durumdalar.
"people are waiting; they have not accepted (the austerity measures), they're numb.