Je was op zoek naar: sürece (Turks - Koreaans)

Üst sürece geç
부모 프로세스로 가기

İstediği sürece.
또한 닫을 수도 없다

beslendikleri sürece ama.
먹이를 줘야 하지만

mümkün olduğu sürece
가능할 때마다

söylenmediği sürece konuşmayacaksın.
you will not speak unless called upon.

- memnun olduğun sürece.
- 당신 마음에 든다면야

geri getirdiğin sürece tabii.
내가 다시 받을때까지

yoluma çıkmadığın sürece, evet.
진심인가?

dokunduğu sürece insanları etkileyebiliyor.
상대를 만지면 감정을 조정할 수 있어

Çekimleri berbat etmediğin sürece!
촬영이 잘 진행되면 그렇다는 말이지

ben etrafta olduğum sürece hayır.
그건 네가 잘 못생각하고 있는거란다.

biz yaşadığımız sürece, gardiyan kazanamaz.
우리가 아직 살아있는한 '키퍼'가 완전히 승리한건 아닙니다

-parasını ödeme izin vermediğiniz sürece.
-왜죠?

# konuşabildiğimiz sürece kitaplara ihtiyacımız yok #
얘기를 나눌 수 있다면 책은 필요 없죠.

- Şartlarımı kabul ettiğin sürece tabii.
내 계획에 협력한다면 말이지

- paraşütle gelmediği sürece bulmamıza imkan yok.
난 너처럼 스폰서가 없어

dünyada olduğum sürece dünyanın ışığı benim.››
내 가 세 상 에 있 는 동 안 에 는 세 상 의 빛 이 로 라

"Çocukken İstismara uğrayanların tedavi süreci"
- 쉼터 같은 곳이야