Você procurou por: entraron (Espanhol - Turco)

ellos no entraron.
onlar girmedi.

cuando entraron en su casa.
hani, yanına girdiklerinde: "selam" demişlerdi.

algunos ladrones entraron anoche en mi casa.
bazı hırsızlar dün gece evime girdi.

con él. entraron en la cárcel dos esclavos.
hapishaneye onunla beraber iki genç de girmişti.

los hermanos de josé vinieron y entraron a verle.
(bir gün) yusuf'un kardeşleri çıkageldiler ve onun yanına girdiler.

cuando entraron en su casa. dijeron: «¡paz!».
bir zaman onun yanına girmişler: "selam" demişlerdi.

cuando entraron adonde estaba david y éste se asustó al verles.
davud'un yanına girdiklerinde onlardan irkilmişti.

entraron en capernaúm. y en seguida, entrando él en la sinagoga los sábados, enseñaba
kefarnahuma girdiler. Şabat günü İsa havraya gidip öğretmeye başladı.

cuando entraron como les había ordenado su padre, esto no les valió de nada frente a alá.
babalarının emrettiği yerden (mısır'a) girdiler; (gerçi) bu, allah'tan gelecek hiçbir şeyi onlardan savamazdı.

envió mensajeros delante de sí, los cuales fueron y entraron en una aldea de los samaritanos para hacerle preparativos
kendi önünden haberciler gönderdi. bunlar, kendisi için hazırlık yapmak üzere gidip samiriyelilere ait bir köye girdiler.

absalón y todo el pueblo, los hombres de israel, entraron en jerusalén; y ajitofel estaba con él
avşalomla İsrail halkı yeruşalime girmişlerdi. ahitofel de avşalomla birlikteydi.

cuando oyeron esto todos los señores que estaban en la torre de siquem, entraron en la fortaleza del templo del dios berit
Şekem kulesindeki halk olup biteni duyunca, el-berit tapınağının kalesine sığındı.

el auto de procesamiento indicaba que al visitar la casa, Öztürk y selek entraron en una habitación juntos y permanecieron allí solos un rato.
İddianameye göre Öztürk ve selek, evi ziyaret ettiklerinde bir odaya kapanıp bir süre içerde kalmışlardı.

cuando entraron adonde estaba david y éste se asustó al verles. dijeron: «¡no tengas miedo!
davud'a girdiklerinde, o, onlardan ürkmüştü; dediler ki: "korkma, iki davacıyız, birimiz diğerimize haksızlıkta bulundu.

estas entraron en su interior, pero no parecía que hubiesen entrado en ellas, porque su apariencia seguía siendo tan mala como al comienzo. y me desperté
ancak kötü görünüşleri değişmedi. sanki bir şey yememiş gibi görünüyorlardı. sonra uyandım.

cuando entraron como les había ordenado su padre, esto no les valió de nada frente a alá. era sólo una necesidad del alma de jacob, que él satisfizo.
babalarının emrettiği gibi girdiler. esasen bu, allah katında onlara bir fayda sağlamazdı, ancak yakub içindeki arzuyu ortaya koymuş oldu.

cuando entraron en la casa, vieron al niño con maría su madre, y postrándose le adoraron. entonces abrieron sus tesoros y le ofrecieron presentes de oro, incienso y mirra
eve girip çocuğu annesi meryemle birlikte görünce yere kapanarak ona tapındılar. hazinelerini açıp ona armağan olarak altın, günnük ve mür sundular.

cuando entraron en su casa. dijeron: «¡paz!». dijo: «¡paz! sois gente desconocida».
hani, tapısına girmişlerdi de esenlik sana demişlerdi; o da esenlik size demişti, ey yabancılar.

caminaron ellas dos hasta que llegaron a belén. y aconteció que cuando entraron en belén, toda la ciudad se conmovió a causa de ellas. y decían: --¿no es ésta noemí
böylece ikisi beytleheme kadar yola devam ettiler. dönüşleri bütün kenti ayağa kaldırdı. kadınlar birbirlerine, ‹‹naomi bu mu?›› diye sordular.

entraron ellos y todos los animales según su especie, todos los animales domésticos según su especie, todos los animales que se desplazan sobre la tierra según su especie, todas las aves según su especie, y todo pájaro, todo lo que tiene alas
onlarla birlikte her tür hayvan -evcil hayvanların, sürüngenlerin, kuşların, uçan yaratıkların her türü- gemiye bindi.