Você procurou por: well made (Inglês - Turco)

well
peki

well ...
pekala ...

ca: point well made. thank you.
ca: güzel bir saptama yaptınız. teşekkürler.

well, my brother heard that we had made gunpowder.
erkek kardeşim barut yaptığımızı duydu.

well, the brain, as you know, is made up of neurons.
Şimdi, beyin, bildiğiniz gibi, nöronlardan oluşuyor.

tom bought a really expensive, well-made pair of shoes.
tom gerçekten pahalı, iyi yapılmış bir çift ayakkabı satın aldı.

he is, as is well known, very arbitrary and certainly many decisions were made himself.
o, çok iyi bilindiği gibi son derece keyfi bir insandı ve kesinlikle birçok kararı tek başına almıştı.

and if it's well made i show it, if it's badly made i show it.
eğer iyi yapılmışsa gösteriyorum, eğer kötü yapılmışsa da gösteriyorum.

a similar statement was made by the commissioner as well.
benzer bir açıklama komiserden de geldi.

and we have made the heaven a roof, safe and well guarded.
biz, gökyüzünü korunmuş bir tavan gibi yaptık.

and we made the earth a base, so how well do we lay out!
ve yeryüzünü yayıp döşedik, daha da güzel döşeriz.

who created you, shaped you, and made you well-proportioned,
ey insanoğlu! seni yaratıp sonra şekil veren, düzenleyen, mütenasip kılan, istediği şekilde seni terkip eden, çok cömert olan rabbine karşı seni aldatan nedir?

in 2007, she made the doubles semifinals of the 2007 indian wells masters tournament with voráčová.
2007 yılında, 2007 indian wells masters turnuvasında voráčová ile çiftler yarı finali oynama başarısı gösterdi.

and we made the sky a well-protected roof. still they turn away from his signs!
gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar.

"we are mourning because we have lost our best, the most talented young man whose voice made macedonia well known.
Ülkenin ortodoks kilisesi başpiskoposu stefan Çarşamba günkü ayinde yaptığı konuşmada, "yastayız, çünkü sesiyle makedonya'nın tanınmasını sağlamış olan en iyi, en yetenekli gencimizi kaybettik.

so she took a veil (to screen herself) from them; then we sent to her our spirit, and there appeared to her a well-made man.
kendisiyle onlar arasına bir perde çekmişti. bu durumda ona ruhumuzu gönderdik ve önünde mükemmel bir insan olarak biçimlendi.

and the earth, we have made it a wide extent; how well have we then spread (it) out.
ve yeryüzünü yayıp döşedik, daha da güzel döşeriz.

wells
wells