Você procurou por: yaramayacak (Turco - Inglês)

plan işe yaramayacak.
the plan won't work.

o sadece işe yaramayacak.
it just won't work.

korkarım ki planınız işe yaramayacak.
i am afraid your plan will not work.

İnan bana, o özür işe yaramayacak.
believe me, that excuse ain't gonna fly.

matematik hesabını yapın, asla işe yaramayacak.
do the math -- it will never work.

ve bence onda hiç işe yaramayacak bir sürü şey vardı.
and, you know, they had lots, just lots of stuff in there that you didn't need, i thought.

bambaşka bir virüs olacak ki, bu aşı da işe yaramayacak.
the vaccine will probably be useless.

İşe yaramayacak bir yöntem: ahlak bilgisi dersleri vermek.
one way not to do it: teach more ethics courses.

eğer çok iyiyse, bu işe yaramayacak, çünkü kimse onu farketmeyecek.
if it's very good, it's not going to work, because no one's going to notice it.

fakat bu şablon 100 metreyi birkaç metreye küçültmede işe yaramayacak.
but this pattern's not going to work to get something 100 meters down to a few meters.

asıl sorun ise bunun, cinciç'in işine de yaramayacak olması.
the trouble is, djindjic ultimately doesn't benefit from all this either.

ama sonra da, bu yazmak iyidirden daha kötü, o yüzden de işe yaramayacak.
but then i was like, that's more bad than writing is good, and so that wouldn't work.

onlara göre sayaç şartı sanayiinin sıkıntılarına yenisini eklemekten başka bir işe yaramayacak.
the metre requirements, they say, will only add to the industry's woes.

yeniden birleşme yanlısı olan talat, "bu bir tehditse, hiçbir işe yaramayacak.
"if this is a threat it will not get anywhere.

bu aynı zamanda iyi bir haber, çünkü gezegenin karşı karşıya kaldığı risk o kadar büyük ki klasik yaklaşımlar işe yaramayacak.
it's also good news, because the planetary risks we're facing are so large, that business as usual is not an option.

...eğer ona her gün ilaçlarını almasını söylersem... ...evdeki kimse onun hastalığını bilmeyecek... ...ve bu işe yaramayacak.
if i tell her to take her medicines every day and yet, no one in the household knows about her illness, so it's just not going to work.

tampa, florida'daydık, ben de dedim ki, "florida'da işime yaramayacak kışlık kıyafetler.
this was in tampa, florida, so i was like, "winter clothes that i have no use for in florida.

hiç bir işe yaramayacak; afganistan'daki savaşları bitiremeyeceksin; taliban'ın umrunda olmayacak, falan filan.
it's not going to work; you're not going to stop the fighting in afghanistan; the taliban won't listen, etc., etc.

toplantının sonunda şöyle dedi; bak, bu işe yaramayacak, paranı bir daha geri alamayacaksın. ama benim kuruluşlarım 500,000 dolar verecek, böylece fikri test edebilirsin.
at the end of the meeting he says, look, it is not going to work; you will never see your money back; but my foundations will put 500,000 dollars so you can test the idea.

mesela, problemi uzaklaştırmaktansa, ki büyük ihtimal işe yaramayacak, ticaret yapma maliyetine, felaket maliyetini de ekleyebiliriz. böylece felaketten daha büyük işler yapan kişiler o riske karşı bir sigorta yapmış olurlar.
for example, rather than trying to regulate away problems, which probably won't work, if we could price into the cost of doing business, the cost of catastrophe, so that people who are doing things that had a higher cost of catastrophe would have to take insurance against that risk.