Вы искали: ulaşabildiği (Турецкий - Английский)

oteşevo stüdyolarındaki sanatçılara kil, farklı cilalar, bileme taşı ve sıcaklıkların 1000 derece santigrada ulaşabildiği modern fırınlar sağlanıyor.
artists in the oteshevo studios are supplied with clay, different glazes, whetstone and modern kilns, where temperatures can reach 1,000 degrees celsius.

aygün, hem yetkililere ulaşabildiği, hem de ilgili makamlar duruma müdahale etme konusunda istekli davrandıkları için kendini şanslı sayıyor.
she considers herself lucky not only because she was able to contact the authorities, but also because they were willing to intervene.

southeast european times muhabiri valentin nesovski ile yaptığı bu röportajda gross, çatışma sonrası toplumlarda haberciliğin rolünü ve liderlerin niçin medyanın engellenmeden her türlü bilgiye ulaşabildiği açık bir toplum için çalışmaları gerektiğini anlatıyor.
in this exclusive interview with southeast european times correspondent valentin nesovski, he discusses the role of journalism in post-conflict societies and why leaders need to be committed to an open society in which the media are allowed unencumbered access to information.

genel halk arasında, kokain kullanımının zaman zaman, genelde yüksek seviyelere ulaşabildiği haftasonlarında ve eğlence ortamlarında (barlar ve diskotekler) meydana geldiği düşünülmektedir.
among the general population, cocaine use seems to be occasional, occurring mainly at weekends and in recreational settings (bars and discos), where it can reach high levels.

ancak ilkel yaşamın dünya dışı bir kaynağı olduğu tezinin avantajı, yaşamın bulunduğu her gezegende oluşmak zorunda olmaması, bunu yerine tek bir yerde oluşup daha sonra kuyruklu yıldızlar veya göktaşları aracılığıyla diğer yıldız sistemlerine ulaşabildiğini savunmasıdır.
however, the advantage of an extraterrestrial origin of primitive life is that life is not required to have evolved on each planet it occurs on, but rather in a single location, and then spread about the galaxy to other star systems via cometary and/or meteorite impact.