Вы искали: çıkarıp (Турецкий - Французский)

körü de sapıklığından çıkarıp yola iletemezsin.
et tu ne peux non plus guider les aveugles hors de leur égarement.

susuz çukurdan çıkarıp özgür kılacağım.
et pour toi, à cause de ton alliance scellée par le sang, je retirerai tes captifs de la fosse où il n`y a pas d`eau.

yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,
et que la terre fera sortir ses fardeaux,

herkes kulağındaki küpeyi çıkarıp haruna getirdi.
et tous ôtèrent les anneaux d`or qui étaient à leurs oreilles, et ils les apportèrent à aaron.

oradan suyunu, otlağını çıkarıp meydana getirdi.
il a fait sortir d'elle son eau et son pâturage,

harunun oğullarını öne çıkarıp onlara mintan giydir.
tu feras approcher ses fils, et tu les revêtiras des tuniques.

diriliş gününde, kendisi için bir kayıt çıkarıp yayımlarız
et au jour de la résurrection, nous lui sortirons un écrit qu'il trouvera déroulé:

oralarda fesat ve bozgun çıkarıp, nizamı altüst ettiler.
et y avaient commis beaucoup de désordre.

o, yeşillikleri çıkarıp sonra da onu kara kuru bir çöpe çevireni!
et en a fait ensuite un foin sombre.

sizi kentten çıkarıp yabancıların eline teslim edeceğim. sizi cezalandıracağım.
je vous ferai sortir du milieu d`elle, je vous livrerai entre les mains des étrangers, et j`exercerai contre vous mes jugements.

dediler ki: bize yeryüzünden bir kaynak çıkarıp akıtmadıkça inanmayız sana.
et ils dirent: «nous ne croirons pas en toi, jusqu'à ce que tu aies fait jaillir de terre, pour nous, une source;

babasını ve annesini tahta çıkarıp oturttu; onun için secdeye kapandılar.
et il éleva ses parents sur le trône, et tous tombèrent devant lui, prosternés.

onlar en yakın arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağı çıkarıp deveyi kesti.
puis ils appelèrent leur camarade qui prit [son épée] et [la] tua.

rabbin, onların ergenlik çağına gelmelerini ve definelerini çıkarıp elde etmelerini diledi.
ton seigneur a donc voulu que tous deux atteignent leur maturité et qu'ils extraient, [eux-mêmes] leur trésor, par une miséricorde de ton seigneur.

ve orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler halkettik ve orada kaynaklar çıkarıp akıttık.
nous y avons mis des jardins de palmiers et de vignes et y avons fait jaillir des sources,

yoksa yerden bazı ilahlar edindiler de topraktan çıkarıp diriltme işini onlar mı yapacak?
ont-ils pris des divinités qui peuvent ressusciter (les morts) de la terre?

ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar.
et ils le dissimulèrent [pour le vendre] telle une marchandise.

"ve suçlular hoş görmese de allah, hakkı, kelimeleriyle ortaya çıkarıp kanıtlayacaktır."
et par ses paroles, allah fera triompher la vérité, quelque répulsion qu'en aient les criminels».

"onlardan güç yetirdiğini sesinle yerinden oynat. atlıların ve yayalarınla yaygara çıkarıp üzerlerine çullan.
excite, par ta voix, ceux d'entre eux que tu pourras, rassemble contre eux ta cavalerie et ton infanterie, associe-toi à eux dans leur biens et leurs enfants et fais-leur des promesses».

demek iş başına gelecek olsanız/savaştan geri kalacak olsanız, ülkede fesat çıkarıp rahimleri parçalayacaksınız.
si vous vous détournez, ne risquez-vous pas de semer la corruption sur terre et de rompre vos liens de parenté?