You searched for: i just can't stand him (Engelska - Turkiska)

i can't stand him.
ona katlanamıyorum.

i can't stand.
ben dayanamıyorum.

i can't stand it.
ona katlanamıyorum.

i can't stand cowards.
korkaklara tahammül edemem.

i can't stand his arrogance.
ben onun küstahlığına dayanamam.

i can't stand all this noise.
ben bütün bu gürültüye dayanamıyorum.

i just can't do it.
sadece onu yapamam.

i can't stand this stomach-ache.
bu diş ağrısına dayanamıyorum.

i can't stand his behavior anymore.
onun davranışına daha fazla dayanamam.

i just can't believe it.
sadece ona inanamıyorum.

i can't stand his arrogance any longer.
onun küstahlığına daha fazla dayanamam.

i can't stand being disturbed in my work.
İşteyken rahatsız edilmeye tahammül edemiyorum.

i can't stand arugula or any bitter greens.
roka ve diğer acı şeylere katlanamam.

i can't stand those goody-goody types.
Şu iyilik timsali tiplere dayanamam.

i just can't memorize students' names.
sadece öğrencilerin isimlerini ezberleyemiyorum.

i just can't believe tom would do that.
sadece tom'un onu yapacağına inanmıyorum.

tom only take painkillers when he just can't stand the pain any longer.
tom ağrıkesicileri sadece artık ağrıya dayanamadığı zaman alır.

i just can't get used to taking orders from tom.
sadece tom'dan emirler almaya alışamam.

and she goes, "but i just can't understand it."
israr etmeye devam etti "ama, bunu aklım almıyor ki."

i just came to see him/her/it
ben sadece onu görmeye geldim