You searched for: it's me (Engelska - Turkiska)

hey, it's me.
hey, o benim.

it's you. it's me.
o sensin. o benim.

"who is it?" "it's me."
"kim o?" " benim."

its me
bana resim gönder

it's me that went there yesterday.
dün oraya giden bendim.

david pogue: hi babes, it's me.
david pogue: merhaba bebeğim, benim.

was it me who said that?
onu söyleyen ben miydim?

and a message saying, "hey, it's me. i miss you.
ve mesajın biri diyor ki, " hey, o benim, seni özledim.

hello, it's me. could you come pick me up at the station?
merhaba, benim. gelip beni istasyondan alır mısın?

and then finally, you're asking for my money, not just because it's my money, but because it's me.
ve son olarak, paramı istiyorsunuz, sırf param olduğu için değil, benim ben olduğum için.

maybe it's you, maybe it's me -- but we're not here to trade opinions; everyone's got an opinion.
belki o sensin, belki benim. fakat biz burada dusuncelerin ticaretini yapmak icin degiliz. herkezin bir dusuncesi vardir.

"it's me," or, more grammatically correctly, "it is i," as we might say in english.
'benim' der adam, dilbilgisel açıdan daha doğrusu "o benim!" şeklinde ifade edilebilir.

and naboth said to ahab, the lord forbid it me, that i should give the inheritance of my fathers unto thee.
ama navot, ‹‹atalarımın bana bıraktığı mirası sana vermekten rab beni esirgesin›› diye karşılık verdi.

thy servant will go a little way over jordan with the king: and why should the king recompense it me with such a reward?
kulun Şeria irmağını kralla birlikte geçerek sana birazcık eşlik edecek. kral beni neden böyle ödüllendirsin?

and i said unto them, whosoever hath any gold, let them break it off. so they gave it me: then i cast it into the fire, and there came out this calf.
ben de, ‹kimde altın varsa çıkarsın› dedim. altınlarını bana verdiler. ateşe atınca, bu buzağı ortaya çıktı!››

and i thought to myself, wow, if it's me -- who cares about this, obviously -- giving this talk -- and during this talk, i can't even notice that the men's hands are still raised, and the women's hands are still raised, how good are we as managers of our companies and our organizations at seeing that the men are reaching for opportunities more than women?
kendi kendime, vay canına -- eğer bu konulara dikkat eden ben bile-- bu konuşma sırasında erkeklerin ellrinin hala havada olduğunu kadınların ellerinin ise inmiş olduğunu fark edemiyorsam şirketlerde çalışan yöneticiler olarak fırsatlara ulaşmak için erkeklerin kadınlara göre daha çok hamle yaptığını fark edebileceğiz?