You searched for: you avoiding but i can't leave you (Engelska - Turkiska)

i can't leave you.
seni terk edemem.

i can't leave.
terk edemiyorum.

i can't leave here.
buradan ayrılamam.

i can hear you, but i can't see you.
seni işitebiliyorum ama seni göremiyorum.

but i can't.
ama yapamam.

you can swim, but i can't swim.
sen yüzebilirsin fakat ben yüzemem.

i can't leave work until five.
ben beşe kadar işten ayrılamam.

dana: but i can't help.
dana: fakat ben yardım edemem.

i know the reason, but i can't tell you.
sebebini biliyorum fakat sana söyleyemem.

tom can swim, but i can't.
tom yüzebilir fakat ben yüzemem.

i can't leave work until five o'clock.
beşe kadar iş yerinden ayrılamam.

i'm sorry but i can't come
özür dilerim ama gelemem

i wish i could tell you the reason, but i can't.
keşke sana sebebini söyleyebilsem fakat söyleyemiyorum.

i'm sorry but i can't lend you my car next weekend.
Üzgünüm fakat gelecek hafta sana arabamı ödünç veremem.

i'm sorry but i can't come next week
özür dilerim ama gelecek hafta gelemem

i'm sorry but i can't come right now
özür dilerim ama şu anda gelemem

i can read english, but i can't speak it.
İngilizceyi okuyabilirim fakat konuşamam.

i like grapes, but i can't eat too many of them.
Üzümleri çok severim ama onlardan çok fazla yiyemem.

he said, "well, but i can't do it alone."
"tamam, ama bunu yalnız yapamam" dedi.

i remember the man's face but i can't call his name to mind.
adamın yüzünü hatırlıyorum fakat adını hatırlayamıyorum.