You searched for: dağıtıyorsunuz (Turkiska - Engelska)

ve bu ham petrolü rafine edip dağıtıyorsunuz ve petrol ya da benzin oluyorlar.
and you have refining and delivery of that crude oil as what we call petrol or gasoline.

bir video izlemiştim bu adam sokakta yaşayanlara yemek dağıtıyordu
i saw this video of a guy handing out food to people on the street.

su dağıtıyordu pizza veriyordu.
he was delivering water, he was delivering pizza.

en beğendiğim ise şu, "Çiftleşen bir çift farenin önüne yayılan peynir parçaları dişinin dikkatini dağıtıyor, ama erkeğinkini dağıtmıyor."
my favorite being, "cheese crumbs spread before a pair of copulating rats will distract the female, but not the male."

burası ilkokul -- içinci, dördüncü sınıflar -- tayland'daki her bir eve tek tek ziyaret ederek aids hakkında bilgi veriyor ve kondom dağıtıyorlar, her bir ev hanesi bu gençler tarafından ziyaret edildi.
these are primary school kids -- third, fourth grade -- going to every household in the village, every household in the whole of thailand, giving aids information and a condom to every household, given by these young kids.

bunun yerine öğrenciler medyaya kendi basın açıklamalarını dağıtıyorlar.
instead, the students distribute their own press releases to the media.

tom ilaçları dağıtıyor.
tom is dealing drugs.

torrenti ne kadar zamandır dağıtıyoruz
how long we have been seeding the torrent

torrenti ne kadar zamandır dağıtıyoruz
how long we have been seeding the torrent

bh'de çok sayıda stk çocuklara hediye dağıtıyor. [bedrana kaletoviç/setimes]
several ngos in bih provide gifts to children. [bedrana kaletovic/setimes]

bentley ve microstation ile çalışırken tüm bileşenlerin ağlarını bilgi yığınlarıyla birbirine bağlayan özel bir yazılım geliştirdik. böylece bina boyunca herhangi bir elemanı değiştirdiğimizde bu değişim her bir kirişe dağılmakla kalmıyor aynı zamanda her bir kiriş bu bilgiyi binanın tüm cephelerine dağıtıyordu.
so, working with bentley and microstation, we've written a custom piece of software that networks all of the components together into these chunks of information, so that if we change any element along the length of the building, not only does that change distribute through each one of the trusses, but each one of the trusses then distributes that information down the length of the entire facade of the building.

mühendislerle konuştum. bu özellikle nefretimizi dağıtıyor, çünkü atm'lerin bizi iyi hissettirdiğini sanıyorlar.
i've talked to engineers. that's specifically to diffuse our anger, because supposedly we feel good about atms.

fikri bisiklet selelerinden çaldık, yastıklara ve kolçaklara nokta yükünü çekmek için jel koyduk -- yüklenmeyi dağıtıyor böylece sert kısımlar oluşmuyor.
we stole the idea from bicycle seats, and put gel in the cushions and in the armrests to absorb point load -- distributes the loading so you don't get hard spots.

atina Üniversitesi dışında, izleme tribünlerinden yüzlerce metre uzakta, 24 yaşındaki sophocles markis protesto broşürleri dağıtıyor ve setimes'a şunları söylüyor. "kendi ülkemizde sürgünde gibiyiz."
outside the university of athens, several hundred meters from the reviewing stands, sophocles markis, 24, handed out flyers in protest and told setimes, "we feel like we're exiled in our own country."

tufts Üniversitesi'nde lisans öğrencisi iken, bir gün bedava falafel dağıtıyorduk, orta doğu günü mü neydi.
as an undergrad at tufts university, we were giving away free falafel one day and, you know, it was middle east day or something.

devlet, 21 ile 25 milyon avro arasında parayı da çeşitli kamu ihaleleri yoluyla dağıtıyor.
it also awards between 21m and 25m euros through various public tenders.

bunlar son kullanım tarihlerinden hemen önce bize geliyor ve biz de onları ihtiyacı olan kurum ve organizasyonlara dağıtıyoruz." dedi.
they are brought to our premises just before expiry dates and from there we distribute to institutions and organisations in need," aristomenis dionysopoulos, director of greek food bank, told setimes.

o rüzgar üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül gibi dağıtıyordu.
and it destroyed everything over which it passed and reduced it to dust.

o rüzgar üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül gibi dağıtıyordu.
it did not leave aught on which it blew, but it made it like ashes.

o rüzgar üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül gibi dağıtıyordu.
it left not aught whereon it came but it made it as matter decayed.