Şunu aradınız:: précipitamment (Fransızca - Türkçe)

ensuite, il tourna le dos, s'en alla précipitamment,
geri dönüp yürüdü.

le jour où la terre se fendra, les [rejetant] précipitamment.
o gün yer onlar(ın üstün)den yarıl(ıp açıl)ır, (çağırana doğru) sür'atle koşarlar.

voici un groupe qui entre précipitamment en même temps que vous, nulle bienvenue à eux.
"bunlar sizinle birlikte paldır küldür sürüklenen bir gruptur." (denilince, cehennemdeki liderler:) "onlar hoş gelmediler.

voici un groupe qui entre précipitamment en même temps que vous, nulle bienvenue à eux. ils vont brûler dans le feu.
(İnkarcıların liderlerine:) İşte bu sizinle beraber cehenneme girecek topluluktur (denildiğin de, liderler:) onlar rahat yüzü görmesin (derler) onlar mutlaka ateşe gireceklerdir.

le jour où la terre se fendra, les [rejetant] précipitamment. ce sera un rassemblement facile pour nous.
o gün yarılır yeryüzü de çıkarlar oradan ve hızlıhızlı koşarlar; bu toplayış, bize pek kolaydır.

alors le geôlier, ayant demandé de la lumière, entra précipitamment, et se jeta tout tremblant aux pieds de paul et de silas;
zindancı ışık getirtip içeri daldı. titreyerek pavlusla silasın önünde yere kapandı.

ses entrailles étaient émues pour son frère, et il avait besoin de pleurer; il entra précipitamment dans une chambre, et il y pleura.
sonra hemen oradan ayrıldı, çünkü kardeşini görünce yüreği sızlamıştı. ağlayacak bir yer aradı. odasına girip orada ağladı.

alors le roi nebucadnetsar fut effrayé, et se leva précipitamment. il prit la parole, et dit à ses conseillers: n`avons-nous pas jeté au milieu du feu trois hommes liés? ils répondirent au roi: certainement, ô roi!
o zaman kral nebukadnessar şaşkınlık içinde birden ayağa kalktı. danışmanlarına, ‹‹biz ateşin içine bağlı üç kişi atmadık mı?›› diye sordu. danışmanlar, ‹‹kuşkusuz, ey kral›› diye karşılık verdiler.