Profesyonel çevirmenler, işletmeler, web sayfaları ve erişimin serbest olduğu çeviri havuzlarından.
aksi takdirde, çoğu kokain ölümü kardiyovasküler ve nörolojik komplikasyonlara yol açan kronik toksisitenin sonucu gibi görünmektedir.
vielmehr sind offenbar die meisten todesfälle im zusammenhang mit kokain auf eine chronische toxizität zurückzuführen, die kardiovaskuläre und neurologische probleme verursachen kann.
rapor edilen kokain ölümlerinin çoğu kronik toksisite sonucu olup, kalp damar rahatsızlıkları ve nörolojik komplikasyonlara yol açmaktadır.
das ausmaß von morbidität und mortalität, das direkt mit kokainkonsum in verbindung gebracht werden kann, ist jedoch schwer abschätzbar.
bu, aynı zamanda, uyuşturucu bağımlılığının diyabet türünde kronik bir hastalık gibi tedavi edilmesine olanak veren bir normalleştirme sürecidir.
ansatzes, der nach wie vor auf politischer ebene und in der wissenschaft gegenstand heftiger diskussionen ist.
bu durum, kronik amfetamin ya da metamfetamin kullanan kesimlere uzun zamandır sahip olan birkaç Üye devlet’te biraz farklıdır.
einige der in diesem bereich von einzelnen mitgliedstaaten erarbeiteten konzepte stoßen bereits auf breites interesse, wie beispielsweise die im vereinigten königreich entwickelten leitlinien für eine sichere tanzszene, die derzeit auch in clubs in paris und brüssel umgesetzt werden.
bilhassa uyuşturucu enjekte edenler, korunmasızlıklarını daha da artıran, yüksek düzeylerde somatik hastalıklardan örneğin, kronik karaciğer hastalıklarından rahatsızlık çekebilirler.
insbesondere injizierende drogenkonsumenten leiden häufig unter somatischen erkrankungen, vor allem chronischen leberinfektionen, die ihre anfälligkeit weiter erhöhen.
bu da ab Üye devletleri’nin, kronik hbv enfeksiyonu ile bunun sonuçlarının görülme oranını azaltmaya yönelik politikalarını gözden geçirmelerini ve belki de üzerinde ince ayarlamalar yapmalarını
die eu-mitgliedstaaten sollten folglich ihre politischen maßnahmen überprüfen und gegebenenfalls anpassen, um das auftreten chronischer hbv-infektionen und deren folgen einzudämmen.
dolayısıyla, kronik uyuşturucu kullanımıyla ilişkili hastalık ve ölüm oranları önemli derecede azaltılacaksa, bu grubun hem fiziksel hem de ruhsal sağlığını ele alacak daha kapsamlı bir yaklaşım geliştirilmesi gerekmektedir.
in ganz europa sind die hcv-raten unter injizierenden drogenkonsumenten hoch. studien zeigen, dass sich junge injizierende drogenkonsumenten nach wie vor bereits zu beginn ihrer drogenkarriere mit dieser krankheit infizieren, wodurch
ancak avrupa’da uzun süreli tedavide bulunan ve yaşlanmakta olan kronik uyuşturucu kullanıcılarının genelini karakterize eden yetersiz vasıflar ve düşük eğitim seviyesinden dolayı, işgücü pazarına yeniden giriş genellikle güçtür.
im hinblick auf cannabis gingen die ansichten jedoch stärker auseinander: 40% der befragten waren der meinung, dass mit dem konsum dieser droge ein hohes risiko verbunden sei, während etwa ebenso viele (43%) die auffassung vertraten, dass der cannabiskonsum ein „mittleres gesundheitsrisiko“ darstelle, das weitestgehend mit den risiken des tabakkonsums vergleichbar sei.
her iki madde de merkezi sinir sistemini uyarır ve aynı etki mekanizması, davranışsal etkiler, tolerans, yoksunluk ve uzun süreli kullanım (kronik) etkilerine sahiptir.
beide substanzen sind stimulanzien, die sich auf das zentrale nervensystem auswirken, und weisen im hinblick auf wirkungsweise, bewirkte verhaltensänderungen, toleranz, entzugserscheinungen und auswirkungen bei längerem (chronischem) konsum dieselben merkmale auf.
hollanda’da 2007 yılında, uyuşturucu bağımlılığını (diğer) kronik psikiyatrik sorunlara yönelik düzenlemelerle aynı kapsama alan, yeni bir sosyal yardım kanunu kabul edilmiştir.
in den niederlanden wurde im jahr 2007 ein neues gesetz über soziale unterstützungsdienste verabschiedet, in dem drogensucht unter dieselben vorschriften fällt wie (andere) chronische psychische erkrankungen.
ancak 2004 ve 2005 yıllarında, çoğu avrupa ülkesi küçük artışlar rapor etmiştir. bazı faktörlerin bununla bir ilgisi olabilir: çeşitli uyuşturucu kullanımındaki artışlar, eroin bulunabilirliğindeki olası bir artış veya kronik uyuşturucu kullanıcılarının yaşlanmakta oluşu (152).
beispielsweise wurde in einer kürzlich durchgeführten kohortenstudie mit mehr als 5 000 heroinkonsumenten festgestellt, dass das risiko einer tödlichen Überdosierung während der substitutionsbehandlung 9-mal geringer ist als während der zeit, in der die konsumenten keine substitutionstherapie erhalten, unabhängig davon, ob sie eine andere behandlung erhalten oder nicht (brugal et al., 2005).