Şunu aradınız:: dönüştürülen (Türkçe - İngilizce)

dönüştürülen
converting

geri dönüştürülen atıkların
recyclable wastes

'% 1 ''den dönüştürülen ham resimleri farklı kaydet
save raw image converted from '%1 'as

sözcüklerin ilk harfleri büyük harfe dönüştürülen metin.
the text in which the beginning of words are to be replaced by capital letters.

daha sonra açık kuyulara dönüştürülen 3 numaralı İnşaat kuyuları
construction shafts 3 no., converted later to drop shafts

Şimdilerde müzeye dönüştürülen nebojsa kulesinin dört katında da sergiler var.
as it has been transformed into a museum, the nebojsa tower now boasts exhibitions on four levels.

Çarşının restorana dönüştürülen geleneksel jakova evlerinde yerel lezzetler sunuluyor.
traditional gjakova houses of the carshia that have been turned into restaurants serve local, traditional food.

geri dönüştürülen plastik ambalaj miktarı aynı dönemde 10 milyondan 14 milyon tona çıkmıştır.
the amount of plastic packaging recycled has increased from about 10 to 14 million tonnes in the same period.

kömür, petrol, doğal gaz ve rüzgar gibi birincil enerji kaynaklarından dönüştürülen elektrik en basit örneklerden birisidir.
electricity is one of the most common energy carriers, being transformed from various primary energy sources such as coal, oil, natural gas, and wind.

sergide, çok ırklı prijedor kenti ve 1992 yılında bir toplama kampları ve cinayet merkezleri ağına dönüştürülen çevre kasabalarının öyküsü anlatılıyor.
it tells the story of the multiethnic town of prijedor and its surrounding villages, which were transformed into a network of concentration camps and killing centres in 1992.

curies özel bir laboratuvara sahip değildi; kendi araştırmalarının çoğunu fizik ve kimya okulu yanındaki döküme dönüştürülen yerde yürütmüştü.
the curies did not have a dedicated laboratory; most of their research was carried out in a converted shed next to the school of physics and chemistry.

Şu anda müzeye dönüştürülen binada bulunan model eise eisinga (1744–1828) tarafından evinin oturma odasında kurulmuştur.
it was built by eise eisinga (1744–1828) in the living room of his house.

seyhan'ın 99 mahallesi vardır, 69'u şehir merkezi içerisinde, 30'u eski belediyeler ve mahalleye dönüştürülen eski köylerdir.
seyhan has 99 neighborhoods, 69 of them in the urban area and 30 are the neighborhoods of the former municipalities and the former villages that are converted into neighborhoods.

bu durumda, satıcı, işlenene, yeniden modellenen, dönüştürülen ve Ürün ile birlikte karıştırılan diğer nesnelerin değeri iler kıyaslandığında Ürünün değeri ile orantılı yeni nesnedeki ortak mülkiyeti iktisap edecektir.
in this case the seller will acquire co-ownership in the new object in proportion to the value of the product compared to the value of the other objects processed, remodelled, transformed, mixed with the product.

bu zincirin bir ucu günümüzde sirkeci bölgesinde yer alan eugenius kulesi, diğer ucu ise galata'da yer alan ve alt katı daha sonra yeraltı camii'ne dönüştürülen geniş kare kuleye bağlıydı.
one end of this chain was fastened to the tower of eugenius, in the modern suburb of sirkeci, and the other in galata, to a large, square tower, the "kastellion", the basement of which was later turned into the yeraltı (underground) mosque.

Ülkenin geçtiğimiz on yıllık dönemde adeta dönüştürülen sağlık sektöründe sağlanan ilerleme, türkiye’nin ekonomik kazanımlar elde etme konusundaki yaklaşımının sosyal iyileşmelere nasıl yansıdığının canlı bir örneğini oluşturmaktadır. 2003 yılında yetkililer sağlıkta dönüşüm programını başlattılar.
progress made in the country’s health care sector – which has all but been transformed over the last decade – provides a vivid example of turkey’s approach to ensuring economic gains are also reflected in social improvements.

75 sene önce büyükbabam, genç bir adamken sonradan sinemaya dönüştürülen bir çadıra girmiş ve gümüş ekranda gördüğü kadına sırılsıklam aşık olmuştu, bu kadın 30'lu yıllarda yürekleri hoplatan mae west'ten başkası değildi ve büyükbabam onu asla unutamadı.
about 75 years ago, my grandfather, a young man, walked into a tent that was converted into a movie theater like that, and he fell hopelessly in love with the woman he saw on the silver screen: none other than mae west, the heartthrob of the '30s, and he could never forget her.