Şunu aradınız:: oturup (Türkçe - İngilizce)

sizin gibi sıralarda oturup
it doesn't animate them.

bilirsiniz, evde oturup seyrettim.
you know i sat at home and i watched.

daha önce oturup kalmaktan hoşlanıyordunuz.
ye were content with sitting still the first time.

niçin oturup biraz dinlenmiyoruz?
why don't we just sit and rest a while?

İlk defasında oturup kalmayı yeğlemiştiniz.
ye were content with sitting still the first time.

divanlar üzerinde (oturup) bakarlar:
as they (recline) upon their couches and gaze (around them).

ve oturup... ...hedefler hakkında konuşuyorlar.
and they sit around, and they talk about dreams.

bir süre burada oturup manzaraya bakalım.
let's sit here for a while and look at the view.

oturup sözlüğe çalıştım. Üniversiteye gittim.
i read a dictionary. i got into college.

tom ve mary verandada oturup birbirleriyle konuşuyorlar.
tom and mary are sitting on the porch talking to each other.

sadece oturup ne yaptırdığını görebilir miyim?
"can i just sit in and see what you do?"

charles orada oturup sadece kontrol ediyordu.
and charles just checking it out there.

eve gitmektense kütüphanede oturup okumayı tercih ederim.
i would rather sit reading in the library than go home.

ben öylece oturup, bu harika diye düşündüğümü hatırlıyorum.
i remember sitting there thinking, this is fantastic.

geceleri oturup film seyrederim ve filmlerdeki kadınları seyrederim.
i sit up at night and i watch movies and i watch women in movies a lot.

bunun oturup kolayca çözülebilecek bir mesele olduğunu söyleyemem.
i cannot say that this is an easy topic that anyone could sit down and solve very easily.

yusuf'u oturup bir kuyunun derinliklerine bırakmayı kararlaştırdılar.
and so, when they went away with him, they decided to cast him into the dark depths of a well.

allah'a ve elçisine yalan söyleyenler de oturup kaldı.
those who called god and his messengers liars also stayed home (with those who were truly exempt).

orada "pst"li doktorlar var, bilirsiniz, oturup bekliyorlar.
they had doctors with the "pst," you know, so, sitting there waiting.

ama kimse sokaklardaki kız çocuklarının güvenliği konusunda çiddiyetle oturup düşünmüyor.
but no one is giving any serious thought on the issue of the safety of street girls.