Şunu aradınız:: cezaevine (Türkçe - İspanyolca)

o sırada yeremya daha cezaevine konmamıştı, halk arasında dolaşıyordu.
jeremías entraba y salía en medio del pueblo, porque todavía no lo habían puesto en la cárcel

yeremyaya öfkelenen önderler onu dövdürtüp cezaevine çevirdikleri yazman yonatanın evine kapattılar.
los magistrados se enfurecieron contra jeremías y le azotaron. luego lo pusieron en la prisión en casa del escriba jonatán, porque habían convertido aquella casa en cárcel

'onlar cezaevine değil, sınıfa aitler' : myanmar'ın tutuklanan Öğrencileri
'deberían estar en las aulas, no en prisión': los estudiantes detenidos de myanmar

asa biliciye öfkelenip onu cezaevine attırdı. Çünkü söyledikleri onu kızdırmıştı. halktan bazı kişilere de baskı yaptı.
asa se enojó contra el vidente y lo puso en la cárcel, porque se encolerizó contra él por esto. en aquel tiempo también maltrató a algunos del pueblo

Çoğu kullanıcı, cezaevine girdikten sonra, çoğunlukla maddeleri elde etmekteki güçlüklere bağlı olarak, uyuşturucu tüketmeyi bırakmakta veya azaltmaktadır.
el número de delitos relacionados con las anfetaminas notificados en la unión europea sigue mostrando una tendencia al alza, con un aumento estimado del 59 % entre 2002 y 2007.

sonra kral sidkiyaya şöyle dedi: ‹‹sana, görevlilerine ve bu halka karşı ne günah işledim ki beni cezaevine kapattınız?
dijo también jeremías al rey sedequías: --¿en qué he pecado contra ti, contra tus servidores y contra este pueblo, para que me pongáis en la cárcel

cezaevi
prisión